SON YAYINLAR
latest
Ö etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Ö etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

HAMİLELİKTE KAŞINTI NEDENLERİ

Hamilelikte kaşıntı nedenleri, Hamilelikte ellerde kaşıntı, Hamilelikte kaşıntı nasıl geçer?, Hamilelikte kaşıntıya ne iyi gelir?, Gebelik kolestazı, Gestasyonel kolestaz, G, Ö,


HAMİLELİKTE KAŞINTI NEDENLERİ 
Hamileyseniz,vücudunuzda yaşanılacak pek çok değişimi görmeye hazır olun! Gebelikteki en büyük sorunlardan bazıları kilo artışı,cilt tonunda değişiklikler, kramplar, ve de ciltte kaşıntıdır. Birçoğunuz yaşanılacak bu sorunları bilse bile bu değişikliklerin normal olup olmadığını merak edebilirsiniz. Sevgili anne adayları gebe olduğunuzda vücudunuz hem hormonal, hem de duygusal bir dönüşüm geçirir. Genellikle hamile kadınların yaklaşık dörtte birinin ortak semptomu kaşıntıdır. Bildiğiniz gibi hamilelik vücudunuzda birçok değişiklik getiriyor. Haliyle bu değişikler beraberinde farklı sorunlar da getirir. Bunlardan bazıları mide bulantısı,vücut ağrıları,kramplar ve kaşıntılardır. Gebelik sırasında kaşıntılı deri canınızı sıkabilir. Kaşıntı vücutta oluşan farklı faktörlere bağlı gelişebilir. Bunlar ;kilo alma,hormonal dengesizlik ,hidrasyon eksikliği veya enfeksiyon gibi çeşitli faktörlerdir.
Üstte sözü geçen her durum, gebeliğin çeşitli aşamalarına özgüdür fakat,doğum uzmanınızın tavsiyelerini takip ederseniz hamilelik sırasında derinizdeki bu değişiklikler büyük bir zorluk haline gelmez.
Hamilelik evresinde iniş ve çıkışlar vardır. Gebelik bir anne adayı için büyük bir nimet olsa da, bazı sorunlar sizi rahatsız edebilir. Gebelikte görülen ekstra kan pompalama ve sallanan hormonların getirdiği kaşınma gibi yan etkiler şaşırtıcı değildir. Böyle bir durumda gerilen cildiniz, cildinizde artan kan akımı ve hormonal seviyedeki değişiklikler kaşıma isteğini daha da artırır. Genellikle gebelikte görülen bu kaşıntı kasıklarda, karın bölgesinde ve göğüslerde daha belirgin görülür.
Şimdi sizler tarafından sıkça sorulan sorulara cevap vereceğiz.

Hamilelikte Kaşıntı Nedenleri Nelerdir?
gebelik sırasında görülen hafif kaşıntı çok kaygı verici değildir ve çoğu zaman vücudunuzda meydana gelen değişiklikler sonucunda gelişen bir durumdur. Genellikle görülen kaşıntı nedenleri şunlardır:
  • Cilde artan kan akımı,
  • Gergin cilt,
  • Gelişen çatlaklar,
  • Hormonal değişiklikler,(özellikle östrojen seviyesindeki artış, kaşıntı hissinin başka bir sebebidir)
  • Cilt nemden yoksun kalır, genişler ve uzar,kurur ve kaşınmaya başlar. Bu durumda ciltteki kuruluğu tedavi etmek sorunu çözecektir.

Hamilelikte görülen diğer ciddi kaşıntı nedenleri:


Gestasyonel Uçuk
Gebelerde görülme sıklığı oldukça değişkendir. Çünkü bu rahatsızlık genellikle çok sayıda çocuğu olan kadınlarda görülür ve beyaz kadınların büyük bir bölümünde (yüzde 70) görülür. Bu rahatsızlık ilk önce kaşıntıyla başlar, sonrasında sinir bozucu bir kabarcığa dönüşür. Genellikle göbek deliğinin yakınında, karında ortaya çıkar.

Gestasyonel Uçuk Tedavisi
Yaşanılan bu durum bağışıklık sisteminizle ilgilidir ve kortikosteroidler veya antihistaminik ilaçlarla tedavi edilmelidir. Vücuttaki bu kabarcıklar doğumdan sonra bile birkaç hafta daha vücutta kalabilir.  Bu sebepten dolayı tedaviye doğumdan sonra da devam edilmelidir.

Polimorfik Döküntü
Gebelik sırasında belki de en sık görülen cilt şikayeti polimorfik döküntüdür. Özellikle ilk kez anne olan kadınlarda ve ikiz gebeliklerde görülme olasılığı daha yüksektir. Ayrıca aşırı kilolu olmanız, bu cilt hastalığına yakalanma olasılığınızı daha da artırır. Polimorfik döküntü ciltte büyük lezyonlara neden olan çok yoğun ve neredeyse dayanılmaz bir kaşıntı olarak tanımlanır. Ciltte görülen bu lezyonlara dokunulduğunda hissedilir ve kırmızımsı renktedir. Genellikle gebe kadının kalça, karın, kol ve bacaklarında görülürler.

Polimorfik Döküntü Tedavisi
Bu cilt rahatsızlığının en önemli nedeni, parakeratoz yani ciltte doğal keratini değiştiren ve aşırı ısınma ve kaşınmaya neden olan hücrelerin oluşmasıdır. Tedavi için ise lezyonlara günde birkaç kez güçlü bir ilaç olan 'kortikosteroid' sürülmelidir.

Folikülit
Folikülit de yine bir cilt döküntü türüdür ve çok kaşıntılı sivilcelere yol açmaktadır. Ayrıca gebe kadınların vücudunda da ortaya çıkabilir. Özellikle ikinci trimesterde fark edilebilir ve doğumdan sonra yok olma eğilimi gösterir. Bu rahatsızlık akne ve hormonal reaksiyonlarla ilişkilidir.

Folikülit Tedavisi
Hekimler tarafından gebelik döneminde folikülit tedavisi için kortikosteroid uygulanmaktadır. Ayrıca yine uzmanlar tarafından benzoil peroksit ve ultraviyole B terapileri de önerilmektedir.

Prurigo
Prurigo adındaki cilt hastalığının görülme sıklığı gebeliğin ilk trimesterinde daha yüksektir. Bu rahatsızlık nodüllere dönüşen gözle görülen yüksek lezyonlar üretir. Vücutta yaygın olarak kol ve bacaklarda görülür ve yoğun kaşıntı yaratır.

Prurigo Tedavisi
Bu hastalığın tedavisi için hekim tarafından verilen kortikososyal kullanımında fetüs üzerinde doğrudan bir etkisi yoktu. Bu tedavi için en etkili olanıdır. Ayrıca antihistaminik ilaçlar, kaşıntı eğer kadın için dayanılmaz bir hâl alırsa kullanılabilir.

Hamilelik Sırasında Oluşan Kaşıntı Normal Midir ?
Evet sevgili anne adayları,gebelikle birlikte büyüyen göbeğinizden dolayı cildiniz gerilir ve bu nedenle kaşıntı da normaldir. Bazı durumlarda hamilelikte ellerde kaşıntıyla birlikte, göğüsleriniz, avuçlarınız ve ayaklarınız da kaşınmaya başlayabilir. Bunun nedeni ilerleyen gebelikle birlikte gelişen hormonal değişiklikler ve cilt durumlarından kaynaklanmaktadır . Eğer kaşıntınız ciddileşirse, hemen sağlık uzmanınıza danışmalısınız.

Gebelikte Kaşıntı Ne Zaman Başlar ?
Genellikle gebelikte kaşıntı ikinci trimesterde yani 13 ila 28 hafta arasında başlayabilir. Fakat, ilk veya üçüncü üç aylık dönemde de ortaya çıkabilir. Ayrıca eğer ikiz gebeliğiniz varsa cildiniz normal gebelikte olduğundan daha fazla gerebileceği için kaşıntınız daha çok olacaktır.

Gebelikte Kaşıntı Bebeğime Zarar Verir Mi ?
Gebelikte görülen hafif semptomlu kaşıntı vakalarının çoğunda bebeğe bir zarar gelmez ve etkilemez. Gebe için sadece acı veren bir süreçtir , ancak bebeğinize herhangi bir zarar vermez.

Gebelikte Kaşıntının Tehlikeleri Nelerdir? 
Sevgili gebeler vücudunuzda görülen kaşıntılı bir karın ciddi bir tıbbi durumun belirtisi olabilir. Şiddetli kaşıntı ile birlikte, döküntüler de gelişebilir. Böyle bir durumun habercisi olan rahatsızlık 'kolestaz'dır. Bunun oluşumundaki neden karaciğer enzimleridir ve tedavi ile önlem alınmazsa annede ve bebekte ciddi tehlikeler yaratır.


Gestasyonel Kolestaz(Gebelik Kolestazı)
Bu rahatsızlık ciltte şiddetli kaşınma şeklinde görülür. Bu kaşıntı öyle yoğundur ki kendinizi yaşadığınız acıyı unutup kendinizi yaralayabilirsiniz. Bir başka deyişle, cilt lezyonları kaşıntıdan değil, kaşıntıyı hafifletmek için tırnaklarınızın yaptığı hareketten kaynaklanır. Ayrıca bu kaşıntı sadece karında görülmez, hamilelikte ellerde kaşıntı şeklinde de görülebilir. Bazı gebelerde kaşıntılı cilt biraz sarı olabilir. Tıbben bu durum sarılık olarak bilinir. Bunun sebebi bromin sulfataleine denilen bir maddeyi salgılayan karaciğerdir. Bununla birlikte gebelik sırasında östrojen artışı da bu durumda rol oynar.

Gebelik kolestazı belirtileri arasında şunlar yer almaktadır:
  • Genellikle en belirgin belirtisi ayaklarda ve ellerde yada karında kaşınma hissi olması.
  • Koyu renkli idrar,
  • Safra taşı olmadan ağrı hissi,
  • Bağırsak hareketlerinde (dışkıda)soluk-açık renkler,
  • Yorgunluk veya halsizlik,
  • İştah kaybı,
  • Depresyon hali,
  • Aynı zamanda ciltte yer yer göz ve mukoza zarlarında sarılık ve mide bulantısı da görülebilir.

Kolestaz Bebeğe Zarar Verir Mi?
Eğer kolestaz tedavi edilmezse bebek için maalesef erken doğum ya da ölü doğum riskini arttırabilir. Anne karnında gelişmekte olan bir bebek, kanındaki safra asitlerini atmak için annenin karaciğerini kullanır. Bu sebepten dolayı da annede safra seviyesi yükselir ve bebek karaciğeri de bundan etkilenir. Kolestazı olan kadınlar yakından izlenmeli ve bebeğin akciğerleri olgunlaştıktan sonra öncelik doğuma verilmelidir. Yani genellikle bebeği riske atmamak için doktorlar bebeğin akciğer gelişimini gözlemledikten sonra doğumu erken başlatabilirler.

Başka Bir Hamilelikte Kolestazın Tekrar Etme Olasılığı Nedir?
Gelecekte yaşayacağınız gebeliklerde tekrar kolestaz yaşayıp yaşamayacağınızı bilmek neredeyse imkansızdır. Bazı araştırmalara ve kaynaklara göre kolestaz gelecekteki hamileliklerde yüzde 90 tekrarlıyor ancak bu araştırmalarda kesinlik belirtilmemiştir. evgili anneler eğer tekrar hamile kalmayı planlıyorsanız, önce doktorunuza danışarak çeşitli önlemleri alın. Ardından kolestazı durdurmak için neler yapabileceğinize birlikte karar verin

Kolestaz Tedavisi
Bu rahatsızlık için öncelikle hekim tarafından bir kan testi yapılır. Çıkan kan sonucunda alkalin fosfataz, transaminaz ve bilirubin artışı görülecektir. Bu sebeple, genellikle tedavi üredeoksikolik asit yanında resinkholestiramine ve antipruritik ilaçlarla yapılmaktadır.
Kolestaz yaşayan çoğu gebe tedaviyle birlikte kısa sürede iyileşecektir. İyileşme sonucunda gebenin derisinde izler kalabilir bunun nedeni de rahatsızlıktan dolayı deride kaşıma esnasında ciddi yırtılmalardır.

Hamilelikte Kaşıntı Nasıl Geçer?
Sevgili gebeler hamilelik sürecinde kendinize en iyi şekilde bakmanız ve böylece büyük rahatsızlıklara neden olabilecek şeylerden kaçınmanız oldukça önemlidir. Gebelik sırasında yaşayacağınız kaşıntılı cildinizi yatıştırmak için birçok ürün bulunmaktadır. Bunlarla beraber tahriş olmuş cildinizi herhangi bir yan etki olmadan rahatlatan doğal olarak mevcut bileşenler de bulunmaktadır. Eğer hafif kaşıntılarınız varsa doktorunuz size doğal ürünleri de önerebilir. Eğer aksine şiddetli kaşıntı yaşıyorsanız, o zaman altta yatan bir enfeksiyon veya işlev bozukluğu olabilir.  Bu durumda derhal doktorunuza başvurmanız gerekir.

Hamilelikte kaşıntı nasıl geçer derseniz önce aşağıdaki önlemleri alıp kaşıntıyı önleyebilirsiniz.
  • Her duşta vücudunuzu çok iyi temizleyin,
  • Günde en az 2-3 litre su için,
  • Kış ayındaysanız her gün cildinizi nemlendirici kremlerle cildinizi nemlendirin,
  • Yaz ayındaysanız kendinizi güneşten koruyun ve koruyucu kremler sürün,
  • Yaz ayındaysanız üstünüze serin tutan kıyafetler giyin,
  • Çok yağlı gıdalardan kaçının,
  • Parfümlü veya alkol içeren losyonları kullanmayın.

Nihayetinde, gebelik döneminde cildinizde değişimler yaşanacağını kabul etmelisiniz. Gebelikle beraber karnınız büyür ve bu durum, cilt dokusunun esneyip gevşemesine neden olur. Haliyle, vücudunuzda çatlak izleri ortaya çıkar.
Ayrıca ısı ve terleme aynı zamanda kıvrımlı bölgeleri tahriş ederek daha fazla kaşıntıya neden olabilir. Gebeler,yaşadığınız bu rahatsızlıkların büyük bölümünün doğumdan sonra kaybolacağını ve cildinizi yenilemek için çeşitli madde veya kremleri kullanabileceğinizi unutmayın.

BEBEKLERDE BURUN TIKANIKLIĞI

Bebeklerde burun tıkanıklığı,Bebeklerde burun tıkanıklığı hırıltı,Bebek burun spreyi, Bebek okyanus suyu, Burun spreyi bebek, Burun temizleme bebek, Ö,
BEBEKLERDE BURUN TIKANIKLIĞI NEDENLERİ NELERDİR?
Anatomik olarak burun tıkanıklığı, burundaki dokuların ya da kan damarlarının fazla sıvı ile şişmesi sonucu ya da aşırı mukus üretmesi sonucunda meydana gelmektedir. Diğer nedenlerden de kaynaklanabileceği gibi, yaygın olarak kış mevsimi başta olmak üzere mevsim geçişlerinde de sık rastlanmaktadır. Ayrıca  nezle,soğuk algınlığı ve grip gibi enfeksiyon hastalıkları gerek yetişkinlerde, gerekse de çocuk ve bebeklerde burun tıkanıklığı ve hırıltı yaşanmasına neden olmaktadır.

Bebeklerde ve çocuklarda burun tıkanıklığı özellikle uyku esnasında rahatsızlık verirken, iştahlarını da olumsuz olarak etkilemektedir. Genellikle yenidoğan bebeklerde ise doğumu izleyen ilk bir kaç gün içinde burun tıkanıklığı görülmesi olağandır. Bunun sebebi ise anne karnında iken bebeğin su içinde bulunmasıdır. Ayrıca yenidoğan bebekler burunlarında bulunan sıvıyı dışarı aşabilmek için sıklıkla hapşırabilirler.

Genel olarak burun tıkanıklığına şu üç durum neden olmaktadır:
  • Kuru hava,
  • Sigara dumanı,toz ve parfüm gibi tahriş edici maddeler,
  • Soğuk algınlığı, grip gibi viral hastalıklar.

Bunların dışında burun tıkanıklığına neden olan diğer nedenler:
  • Akut ve kronik sinüzit,
  • Alerjiler,
  • Churg-Strauss sendromu,
  • Nezle,
  • Burun spreylerinin aşırı kullanımı,
  • Burna yabancı bir cismin kaçması,
  • Geniz eti büyümesi.


Üstteki nedenlerin bazılarından dolayı bebeklerde burun tıkanıklığı görülebileceği gibi, yetişkinlerde de bu nedenlerden kaynaklı burun tıkanıklıkları yaşanabilir. Ayrıca yetişkinlerde, hamilelik, hormonsal değişimler,yüksek tansiyon ilaçları,tütün ve sigara tüketimi, madde bağımlılığı,troid hastalıkları, stres, astım ve burun polipleri ile tümörleri de burun tıkanıklığına sebep olabilmektedir.

Bebeklerde Burun Tıkanıklığı Nasıl Geçer?
Sevgili ebeveynler bebeklere nazaran ,yetişkinlerde ve çocuklarda tıkalı burunu temizlemek ve açılmasını sağlamak çok daha kolaydır. Eğer 0-4 yaş arasında olan bebek ve çocukların burun tıkanıklığının sebebi grip,soğuk algınlığı gibi viral enfeksiyonlarsa kesinlikle doktor tavsiyesi ile bebeğinize verilmemiş ve reçetesiz ilaçları kullanmayınız. Bildiğiniz gibi bu ilaçların bebeğinize hayati anlamda zarar verici yan etkileri olabilir. Bunun yerine öncelikle bebeklerde burun tıkanıklığı giderici olarak evde şu dört yöntemi deneyebilirsiniz.

1) Buharlı Hava
Buhar bir çok hastalıkta etkili bir yöntemdir. Bebeklerde görülen burun tıkanıklığı ve hırıltı gibi rahatsızlıklarda buharlı hava bebeğinizin burnunu tıkayan mukus tabakasının gevşemesini sağladığı için onu rahatlatır. Bu yüzden bebeğinizi rahatlatmak için bir buhar makinesi kullanabilirsiniz ya da buharlı bir banyoda onu biraz bekletebilirsiniz.
Eğer evinizde buhar makinesi kullanma imkanınız varsa, makineyi üretici firma tarafından belirtilen şekilde ve düzenli olarak temizlemeniz gerekmektedir. Aksi halde buhardan kaynaklı küf sporları nedeniyle oluşan rutubet bebeğinizi daha da kötü yapabilir. Eğer sadece bebeğiniz uyuduğu esnada tıkanıklık söz konusu ise buhar makinesini gece boyunca çalıştırmanız gerekir.
En iyi yöntemlerden biri de buharlı ve sıcak bir banyodur. Bunun için banyoya önce siz girin ve biraz sıcak su ile duş alın. Duş esnasında çıkan buharlar banyoya birikecektir. Ardından bebeğinizi banyoya alın ve duş aldırın. Bu yöntemle buharlı ve sıcak banyodaki buhar ,buhar makinesi gibi bebeğinizin tıkalı burnunun açılmasını sağlar. Dikkat etmeniz gereken bir nokta ortamın sıcaklık ayarıdır.  Banyonun sıcaklığı bebeğiniz açısından önemli olduğu için onun üşümemesini sağlamalı ve banyoda kaldığı süre boyunca yanından ayrılmamalısınız.


2) Burun Aspiratörü ve Tuzlu Su (Serum Fizyolojik)
Eğer ilk bebeğinize hamileyseniz, bebeğiniz için yapacağınız alışverişlerde burun aspiratörünü de listenize eklemenizi şiddetle tavsiye ederim. Burun temizleme bebek için ne kadar zor olsa da burun aspiratörünün özellikle kış aylarında elinizin altında olması hem sizi hem de bebeğinizi rahatlatacak, emin olabilirsiniz.
Bu bebek burun spreyi eczanelerde serum fizyolojik olarak satılmaktadır. İçerisinde bulunan tuzlu su çözeltisi bebeklerde burun tıkanıklığı için birebirdir. Ayrıca evde hazırlayacağınız tuzlu su ile de bebeğinizin tıkanmış burnunu aşağıdaki adımları izleyerek açabilirsiniz.

  • İlk önce bir su bardağına bir çay kaşığı tuzu ilave edin, karıştırın ve tuzu iyice eritin.
  • Eriyen tuzlu suyu bir şırıngaya çekin.
  • Bu işlemi bebeğinize uygularken yanınızda mutlaka biri bulunsun. Yanınızdaki kişiden yardım isteyerek bebeğinizi başı hafif yüksekte kalacak bir biçimde bir yastıkla destekleyerek sırt üstü yatırın.
  • Bu sırada bebeğiniz durmak istemezse yanınızdakilerden yardım isteyin.
  • Şırıngaya çekmiş olduğunuz tuzlu sudan iki-üç damla bir burun deliğine, iki-üç damla da diğer burun deliğine dikkatlice sıkın. Ayrıca şırınganın mekanizmasının sert mi yoksa yumuşak mı olduğunu anlamak için uygulamadan önce test etmenizde fayda var. Ancak bu sayede bebeğinizin burnuna ne kadar damlattığınızı daha iyi anlayabilirsiniz. Aksi halde çok fazla sıvı sıkabilirsiniz.
  • Eğer bebeğiniz yatarken kalkmak istemezse bir iki dakika kadar yatar pozisyonda kalmasını sağlayın ki, tuzlu su burun içini nemlendirsin.
  • Bu işlemden sonra bebeğinizi oturur pozisyona getirin ve burun aspiratörünün ucunu burun deliğine dikkatlice yerleştirerek, burun aspiratörünün ağız kısmından havayı içinize doğru çekin. Bebeğinizin nemlenen burundan mukus tabakalarının geldiğini göreceksiniz. Aynı işlemi diğer burun deliği için de tekrarlayın.
  • Bu işlemlerden sonra burun aspiratörünün ucunu iyice temizleyin.

Dikkat: Bu işlem için hazırladığınız tuzlu suyu günde bir kere olmak üzere, üst üste bir kaç günden fazla kullanmayın. Belirtilen günden fazla kullanırsanız aksi halde bebeğinizin burnu kuruyabilir ve içi tahriş olabilir.

3) Sıvı Kaybı ve Yorgunluk
Bebeklerde görülen burun tıkanıklığı grip,nezle gibi enfeksiyonlar nedeniyle geçirdikleri hastalık dönemlerinde aşırı susuz kalmalarından da kaynaklı olabilir. Bebeklerinizin hastalık dönemlerinde özellikle su başta olmak üzere mutlaka bol miktarda sıvı tüketmelerini sağlamanız oldukça önemlidir. Hekimler tarafından hasta olan bebekler için sadece su verilmesi önerilirken, biraz daha büyük çocuklara sıvı kaybını önlemek için taze sıkılmış, doğal meyve suları ve çorba içirilmesi önerilir.
Bununla beraber hastalıktan dolayı bebek ve çocuklar, çok fazla yorulacak şekilde faaliyetlerde bulunmamalarına rağmen vücudun hastalıkla mücadelesi yüzünden oldukça bitkin düşerler. Böyle durumlarda bebeğinizin hızla iyileşebilmesi için bol bol dinlendirmeniz gerekmektedir.

4) Rahat Nefes İçin Rahat Yatış
Bebeklerde burun tıkanıklığı hırıltı özellikle gündüz ve gece uykularında gözlemleniyorsa, bebeğinizin başının altını yükseltmeniz gerekir. Bunun için bir bebek yastığı ya da yumuşak dörde katlanmış bir havlu kullanabilirsiniz.
Sevgili ebeveynler bebeğinizin burun tıkanıklığı size çok zor zamanlar yaşatabilir. Çünkü hasta olan bebeğiniz bitkin, iştahsız ve huzursuz olacaktır. Haliyle sizin de hayat kaliteniz bu durumdan olumsuz olarak etkilenecektir. Özellikle bebeklerin gece uykusu esnasında derin uykuya dalamaması ebeveynlerinin de uykularını bölmektedir. Böyle bir durumla karşılaştığınızda bebeğinize sakin bir şekilde yaklaşarak, yukarıdaki tuzlu su uygulamasını ya da serum fizyolojik(bebek burun spreyi) ve burun aspiratörü ile temizleme yapabilirsiniz. Üstte de sizlere belirttiğim gibi lütfen bebeğinize reçetesiz ve doktorunuzun önermediği ilaçları vermeyiniz.

SEZARYEN SONRASI BAKIM

Ö, Sezaryen doğum, Sezaryen doğumda dikkat edilmesi gerekenler, Sezaryen sonrası, Sezaryen sonrası bakım,
SEZARYEN SONRASI BAKIM 
Sezaryen operasyonunun hemen ardından bir sorun olmadıkça hasta 24 saate yakın gözetim altında tutulur. Duruma göre de hasta 3-4 gün kadar hastanede kalabilir. Sezaryen doğum yapmış bir hastanın hastanede gereken tüm tedavi süreci tamamlandıktan sonra evde nelere dikkat etmesi gerektiği ve sezaryen sonrası bakımı konusunda gerekli bilgiler de doktoru tarafından kendisine belirtilecektir. Bildiğiniz gibi sezaryen operasyonu sonrası ilk günlerde acı veren ağrılar yaşanmaktadır. Fakat bu ağrılar gün geçtikçe en aza inerek iyileşecektir.

Sezaryen Doğum ve İyileşme Süresi
Şunu unutmayın! Sezaryen doğum normalde tercih edilmemesi gereken bir doğum şeklidir. Yani sadece zorunlu yani gerekli durumlarda yapılması gereken bir doğum yöntemidir. Sezaryen doğum başlı başına bir ameliyat olduğu için, normal doğuma göre iyileşme süresi daha da uzundur.
Sevgili anneler sezaryen doğumdan sonraki ilk günleriniz biraz zor geçebilir. Doğum sonrası ağrı kesici de kullansanız ameliyat bölgesinde ağrı hissetmeniz çok normaldir.

Siz anneleri sezaryen doğumdan sonra en çok zorlayan şeylerden bazıları şunlar olacaktır;
  • Doğumdan sonra ayağa kalkma süreci,
  • Ameliyat yarasının acı vermesi,
  • Yürümekte bir süre zorluk,
  • Kabızlık problemi,
  • Gaz problemi,
  • Ancak tüm bunlara rağmen yürümeye çalışmalı, gaz yapıcı besinlerden uzak durmalı, bol sıvı tüketmelisiniz. Normal doğuma göre ,sezaryen doğumdan sonra iyileşme süresi biraz daha uzun sürebilir.


Sezaryen Sonrası Bakım Nasıl Yapılmalıdır?
  • Öncelikle hasta hastaneden çıkıp eve geldikten sonra dinlenmeye özen göstermeli ve uyku düzenine dikkat etmelidir. Bu iki önemli husus hastanın daha çabuk ayağa kalkmasına ve iyileşmesine yardımcı olacaktır.
  • Bu süreçte hasta kendisini zorlayacak ağır işlerden ve hareketlerden olabildiğince uzak durmalıdır. Ayrıca ağır kaldırmak, aerobik hareketler ve koşma gibi aktiviteler ilk 1,5 ay içerisinde veya doktor belirtene kadar uygulanmamalıdır.
  • Eve geldikten sonra hasta mümkün ölçülerde gün içerisinde yürümeye çalışmalıdır. Yürüme aktivasyonu hastanın sağlığı ve iyileşme sürecinin daha çabuk geçmesi yönünden faydalı olacaktır. Bu aktivasyon hastanın kan akışını hızlandırmasının yanı sıra kan pıhtılaşmasını, zatürreyi ve kabızlığı önlemede fayda sağlamaktadır. Bu sebepten dolayı her gün azar azar yürüyüş süresini artırmakta oldukça faydalıdır.
  • Doktor kendisini bilgilendirene kadar hasta kesinlikle ağır şeyler kaldırma konusunda dikkatli olmalıdır.
  • Derin nefes alıp verirken ,öksürürken veya hapşırırken dikişlerine yastık yardımıyla veya elleriyle destek vermelidir. Hasta aldığı bu küçük önlemler sayesinde ağrısını en aza indirecektir.
  • Hastada sezaryen sonrası az da olsa vajinal kanamalara rastlanabilir. Böyle bir durumda ise mutlaka hijyenik ped kullanılmalıdır. Bunun dışında yine doktor söyleyinceye kadar tampon kullanılmamalıdır.
  • Sezaryen ameliyatı sonrasında meydana gelen ağrıları dindirmek amaçlı ağrı kesici ilaçlar kullanmak konusunda mutlaka doktora danışılması gerekir. Sebebi ise kontrolsüzce tüketilen ilaç bebeği anne sütü yoluyla etkileyebilir. Bu sebeple doktorun önerilerini dikkate almak bebek ve annenin sağlığı açısından oldukça önemli bir durumdur.
  • Söylediğimiz gibi sezaryen ameliyatının normal doğuma oranla iyileşme süreci daha uzun zaman sürer. Bu yüzden sezaryen sonrasındaki ilk süreç de hastanın en önemli ihtiyaçlarını karşılaması açısından başka birinin yardımına ihtiyacı vardır.
  • Sezaryen sonrası iyileşme sürecindeyken cinsel ilişkide bulunmak için en az 40 gün yaraların iyice iyileşerek normale dönmesini beklemeniz gerekir.
  • Sezaryen sonrasında dikişlerin enfeksiyon kapmaması için hijyen kurallarına önemle dikkat edilmesi gerekmektedir. Eğer dikişlerde şişkinlik, kızarıklık ve akıntı varsa enfeksiyon kapmışsınız demektir. Böyle belirtiler yaşayan hastaların mutlaka bir doktora başvurmaları gerekir.

Sezaryen Doğumdan Sonra Yapılması Gerekenler
Söylediğimiz gibi sezaryen doğum bebeğin cerrahi işlemle doğurtulması olayıdır. Yapılan işlem cerrahi bir işlem gerektirdiği için de doğum bittikten sonra birtakım dikkat edilmesi gereken önemli unsurlar vardır.

Sezaryen doğum bittikten sonra annenin dikkat etmesi gerekenler;
  • Toplumda annenin sezaryen doğumdan sonra sütü hemen gelmez gibi yanlış bir düşünce vardır. Ama bu yanlış bir düşüncedir. Bu durumun yaşanıp yaşanmaması tamamen size bağlıdır. Bebeğinizi ne kadar sık emzirirseniz sütünüz o kadar çok gelir.
  • Sezaryen ameliyatı bittikten 3 gün sonra ancak hastanın duş almasına izin verilir. Fakat bu yine de doktorunuza danışmanız gereken bir konudur. 
  • Anne doğumdan sonra fırsat buldukça dinlenmeye çalışmalıdır. Örneğin ,bebeğinin uyuduğu zamanlar da anne de mutlaka uyumalıdır. Bu süreleri iyi kullanmalıdır.
  • Doğum bittikten sonra doktorundan konu ile ilgili izin alan bir anne her gün düzenli olarak yürüyüş yapmalıdır. Bu aktivite annenin yeniden eski vücuduna kavuşmasını sağlar.
  • Sezaryen doğumdan sonra anne de vajinal kanama görülebilir. Bu kanama yaklaşık 1 ay kadar sürebilir. Bunun için de ped kullanmanız gerekir.
  • Doktorunuzun izin verdikten sonra doğumdan 4 - 6 hafta sonra cinsel hayatınıza devam edebilirsiniz.
  • Sevgili anneler emzirdiğiniz için düzenli ve sağlıklı beslenmeye çok dikkat etmelisiniz. Sütünüzün bol gelmesi için sıvı gıdalar tüketmeye özen göstermelisiniz.
  • Eğer aşırı derecede kanama, kötü kokulu akıntı, dikişlerde akıntı, açılma, göğüslerde ağrı ve kızarıklık gibi şikayetler görürseniz hemen doktorunuza görünmelisiniz.
  • Ayrıca hastaneden çıkarken size verilen ilaçları mutlaka düzenli kullanmalısınız.

Sezaryen Sonrası Beslenme
Sezaryen doğum sonrası eğer mide sorununuz varsa mutlaka düşük kalorili ve yumuşak gıdalar tercih etmelisiniz. Doktorunuz tam aksini söylemedikçe bol miktarda sıvı tüketmelisiniz. Sezaryen doğum sonrası sindirim sisteminizde bozukluklar olabilir. Bu durum sıkça rastlanan bir durumdur ve özelikle kabızlıktan korunmak için lifli besinler tüketerek bağırsakların desteklenmesini sağlayabilirsiniz. Ayrıca  kabızlığınız hala devam ediyorsa doktorunuza danışmanızda fayda vardır.


Sezaryen Doğumdan Sonra Evde Dikkat Edilmesi Gerekenler
Sevgili anneler doğumunuz bitti ve hastaneden bebeğinizle birlikte taburcu oldunuz. Ama bir ameliyat geçirdiğiniz için dikkat etmeniz gereken bazı hususlar vardır.

Eve geldikten sonra yapmanız ve yapmamanız gerekenler;
  • Sezaryen doğumdan ancak 6 saat sonra yemek yemeye başlayabilirsiniz. Fakat gaz yapacak yiyecekler yememeye özen göstermelisiniz.
  • Sezaryen doğumdan sonra tuvalet ihtiyacınız varsa rahatça tuvalete çıkabilirsiniz.
  • Dikişlerinizin üzerinde bulunan bandajı eve geldikten ancak 2 gün sonra çıkarabilirsiniz. Çıkarınca da pansumana ihtiyaç duyulmaz.
  • Doğumdan sonra iyileşen dikişlerinizi doktorunuz almaz. Bu dikişler estetik dikiş olduğu için, dikişleriniz kendiliğinden eriyecektir.
  • Eve geldikten ancak bir hafta sonra ufak tefek ev işlerini yapmaya başlayabilirsiniz. Ancak önerilen süre bir buçuk ay kadar ağır ev işlerini yapmamalısınız.
  • Doğumdan minimum bir buçuk ay sonra doktor kontrolüne gitmeniz gerekir.
  • Eğer ilaç kullanmak zorunda kalırsanız, mutlaka doktorunuza emzirdiğinizi belirtiniz.

Sezaryen Doğum Sonrası Gaz Sancısı
Sezaryen doğumdan sonra genellikle yaşayacağınız sıkıntılardan birisi de gaz sancısıdır. Bunun için gaz sancınızı arttıracak yiyecek ve içeceklerden kesinlikle uzak durmalısınız. Tuvaletinizi rahatça yapabilmeniz için bol sıvı tüketmelisiniz. Ayrıca hastaneden çıkıp eve geldiğinizde yaklaşık 3 litre sıvı tüketmeye başlamanız gerekir. Bunları uygularsanız daha hızlı iyileşme süreci yaşarsınız.

Sezaryen Doğum Sonrası Korse Kullanımı
Bildiğiniz gibi her kadının doğumdan sonra en büyük dertlerinden birisi de göbek sarkmasıdır. Toplum arasında doğumdan sonra korse takarak göbek sarkmasının önüne geçilebileceği gibi yanlış bir algı vardır. Doğumdan sonra korsenin göbeğin sarkmasını engellemesi ve toparlaması gibi bir durum söz konusu değildir. Ancak annenin doğumdan sonra göbeğinin sarkmasını önlemek için yapacağı en doğru şey egzersiz yapmaktır.

Sezaryen Sonrası Acile Başvurulması Gereken Durumlar
  • Eğer şiddetli ve ağır solunum sorunu yaşıyorsanız,
  • Bilinç kaybı gibi bir durum yaşanırsa,
  • Eğer aniden meydana gelen nefes darlığı, göğüs ağrısı, kanlı öksürük ve karın bölgesinde kramplar ve şiddetli ağrıları yaşıyorsanız.
  • Ayrıca karın bölgenizde enfeksiyon belirtileri gözlemlediyseniz yani şiddetlenerek çoğalan ağrı ve sancılar,şişkinlik, irinli akıntı, kızarıklık,sıcaklık, yüksek ateş ve kötü kokulu vajinal akıntıların meydana gelmesi gibi durumlarda vakit kaybetmeden doktorunuza gitmeniz gerekir.

EMZİREN ANNELERDE KABIZLIK

Emziren annelerde kabızlık sorunu,kabızlığa anında çözüm ve kabızlığa iyi gelen çaylar.
EMZİREN ANNELERDE KABIZLIK NEDEN VE NASIL OLUŞUR?
Kabızlık sorunu normal hayatımızda sıkça karşılaştığımız bir sorun olsa da, gebelik süresince anne karnında gittikçe büyüyen bebeğin bağırsaklara baskı yapması sonucu özellikle son trimesterde de sıkça rastlanan bir problemdir.  Bağırsak hareketlerinin hızlanması ve normale dönmesi doğum sonrasında hayli zaman almaktadır. İster sezaryen olsun,ister normal doğum yapan anneler yorgunluk ve dışkılamada zorlanacaklarını düşündüklerinden dolayı bu ihtiyaçlarını erteleyebiliyorlar. Yapacağınız bu yanlış tutum kabızlık probleminin kronik hale gelmesine yol açar. Bu yüzden kabızlık problemi olan kadınlar, mutlaka her gün aynı saatte tuvalete oturmalıdırlar.

ANNELER DOĞUM SONRASI KABIZLIK İÇİN NASIL BESLENMELİ?
Sevgili anneler doğum sonrası yaşadığınız kabızlık sorununu önlemek için sizlere beslenmenizle ilgili bir kaç tavsiyem olacak. Bu maddeleri uygulamaya dikkate ederseniz bu sorunu yaşamazsınız ve yaşama ihtimalinizi an aza indirmiş olursunuz.


  • Kabızlık yaşanmasındaki en büyük etken yetersiz posa alımının olmasıdır. Bu sebeple posa içeriği yüksek olan gıdalara ağırlık vermelisiniz.
  • Öncelikle doğum öncesi bol su içme alışkanlığı kazanmış olmanız gerekir. Çünkü; bu alışkanlık bir hayli yoğun olacağınız lohusalık döneminde işinizi kolaylaştıracaktır.
  • Yediğiniz besinler lifli olsun. Elinizden geldiğince daha çok lifli gıdalar tüketin. Çünkü;beslenmenizdeki lif miktarını arttırmak, dışkının bağırsaklarınızda rahatça ilerlemesi için hayati önem taşır. Bunun için de yediğiniz meyve ve sebze miktarını kademeli olarak arttırabilirsiniz.
  • Doğum sonrası ilk günleri dinlenerek geçireceğinizden dolayı sindirim sisteminizi yormayacak gıdalarda beslenmeniz daha uygun olacaktır. Bu yüzden yağlı gıdalar, hamur işleri,kızartmalar, fast food ürünler ve abur cubur tarzı gıdalar, pirinç ve patates doğum sonrası ilk on gün tüketmemeniz gereken gıdalardır.
  • Yine bu dönmede tam tahıllı beslenmeye ağırlık vermelisiniz. Tam buğday ekmeği, bulgur, tam makarna, esmer pirinç tüketebileceğiniz tahıl grubundan ürünlerdir.
  • Kahvaltıda kahvaltılık karışık gevrekler yerine yulaf ezmesi tüketimini artırmalısınız. Eğer yulafı sade tüketemiyorsanız, kuru meyveler ve kuru yemişlerle beraber fırınlayarak kurabiye şeklinde de tüketebilirsiniz.
  • Öğün atlamayın . Ara öğünler sindirim sisteminizi çalıştıracağından mümkün olduğunca 5-6 öğün beslenmeye çalışın.
  • Günlük olarak 2 porsiyon sebze ve salata, 3 porsiyon meyve tüketmeye dikkat etmelisiniz.
  • Yediğiniz meyveler arasından elma, armut, ayva, şeftali gibi kabuğu ile yenilebilen meyveleri soymadan kabuğu ile tüketmelisiniz.
  • Yemeğe sindirim sisteminizi yormayacak şekilde çorba ile başlamalısınız.
  • Günlük olarak 2.5 -3 litre su içmeye özen göstermelisiniz. Şekersiz komposto,limonata, hoşaf, taze sıkılmış meyve suyu, ayran gibi içeceklerle, ıhlamur, rezene gibi bitki çayları tüketebilirsiniz.
  • Eğer gün içinde kendinizi iyi hissederseniz ev içerisinde gezinti ve yormayacak ufak işler yapmanız metabolizmanızı çalıştırmaya yardımcı olacaktır.
  • Bol bol egzersiz yapın. Evet,yanlış duymadınız. Egzersiz yapmak tuvalete çıkma sıklığınızı etkiler, bağırsaklarınızın çalışmasını sağlar. Örnek olarak tempolu yürüyüş yaparak hareketsizlikten kurtulabilir, bağırsaklarınızı canlandırabilirsiniz.
  • Lütfen bağırsağınızın sesini dinleyin. Tuvalete gittiğinizde aceleci davranmayın,bunu önlemek için dikkat dağıtan şeyleri göz ardı ederek sakince tuvaletinizi yapmaya çalışın.

KABIZLIĞA ANINDA ÇÖZÜM
Doğumdan sonra emziren annelerde kabızlık sorunu sıkça görülmektedir. Emziren anneler yaşadıkları o yoğun süreçte yaşadıkları bu sorundan daha kolay nasıl kurtulurlar bunu düşünürler. Bir çok rahatsızlık için yöntemler olduğu gibi kabızlığa anında çözüm yöntemleri de bulunmaktadır. Günümüzde bilinen farklı alternatifler kabızlığa anında çözüm sağlamakta, sıkıntılı kişiyi bir nebze rahatlatmaktadır. Kişiye farklı farklı etki gösteren bu ilaçlar reçetesiz olarak eczanelerde satılmaktadır. Ama emziren annelerin mutlaka doktoruna danışıp bu tür ilaçları kullanması gerekmektedir.

  • Bağırsak uyarıcıları: Bu etken maddenin bulunduğu ilaçlar bağırsaklarınızın uyarılarak hareket etmesini sağlar.
  • Lif takviyeleri: Bir çok ilaçta bulunan lif içerikli takviyeler bağırsaklarda daha kolay ilerleyen dışkı oluşumunu sağlar.
  • Osmotikler: Yine osmotik ilaçlar da bağırsaklara daha çok sıvı gitmesini sağlayarak tuvalete çıkmayı kolaylaştırır.
  • Kayganlaştırıcılar: Genellikle kabızlık gibi sorunlarda kullanılan mineral yağı gibi bazı kayganlaştırıcı ilaçlar dışkının bağırsakta daha rahat ilerlemesini sağlar.

Kabızlığa İyi Gelen Çaylar
Emziren annelerin yine doktoruna danışarak rahatlıkla içebileceği en iyi 5 çayı önereceğim. Kabızlığa iyi gelen çayların sadece kabızlık için değil sizin ve bebeğiniz için bir çok olumlu etkisi bulunmaktadır. Bu tür çayların çoğunu aktarlardan ve eczanelerden temin edebilirsiniz.


1. Sinameki Çayı
Sinameki yaprakları bağırsaklarınızın antrakinon olarak bilinen ve kas duvarlarını uyaran maddeler içerir. Bu içerik, işlerin ilerlemesine ve atıkların dışarı atılmasına yardımcı olur. Ölçülü bir şekilde tüketilirse kabızlığı kontrol altına alabilecek güçlü ve etkili bir müshildir.
Bununla beraber, bağırsak florasını azaltabilme ihtimalinden dolayı, yalnızca zaman zaman ve minimum dozlarda alınması gerekir.
Malzemeler
1 su bardağı su (250 ml)
1 çay kaşığı sinameki yaprağı (5 g)
Hazırlanışı
Bir bardak suyu kaynattıktan sonra ocaktan alın. Ardından bir çay kaşığı kadar sinameki yaprağını üstüne ekleyin. Çayın demlenmesi için bir kaç dakika bekletin ve süzün.
Nasıl Tüketilir?
Haftada en fazla 3 defa olmak üzere günde bir bardak sinameki çayı içebilirsiniz.

2. Rezene çayı
Rezene tohumları, yüzlerce yıldır doğal ve güvenilir bir destek bileşen olarak kullanılmaktadır. Rezene tohumlarının başlıca faydası kolonun temizlenmesini desteklemesidir. Ayrıca anti-enflamatuvar özellikleri, bağırsak rahatsızlıklarının azalmasına yardımcı olurken, bağırsağın tekrar çalışmasına yardımcı olur.
Malzemeler
1 tatlı kaşığı rezene tohumu (5 g)
1 su bardağı su (250 ml)
Hazırlanışı
Önce tohumları ezin ve su kaynadıktan sonra rezene tozunu sıcak suya ekleyin.
10-15 dakika kadar dinlendirdikten sonra tüketebilirsiniz.
Nasıl Tüketilir?
Kabızlık hafifleyene kadar günde 2 bardak rezene çayı içebilirsiniz.

3.Isırgan otu çayı
Isırgan otu kabızlık için en iyi çaylardan biridir. Isırgan kabızlık ve ağrı tedavisinde anti-enflamatuvar ve müshil özelliklerine sahip olan bir bitkidir. Faydaları arasında bağırsak hareketlerini iyileştirme ve atıkların dışarı atılması bulunur.
Malzemeler
1 su bardağı su (250 ml)
1 çorba kaşığı taze ısırgan otu (yaklaşık 10 g)
Hazırlanışı
Önce taze ısırgan otunu bir bardak kaynar suya ilave edin ve biraz soğuyana kadar bekletin. Dibe çöktükten sonra suyunu bardağa süzüp içebilirsiniz.
Nasıl Tüketilir?
Tercihen aç karnına ve yanında başka bir şey tüketmeden, haftada 2 ya da 3 defa ısırgan otu çayı içebilirsiniz.

4. Keten tohumu çayı
Doğal keten tohumu, kabızlık ve diğer sindirim problemleri için yine en popüler çaylardan biridir. Çünkü keten, bakteri florasını etkilemeksizin atıkların ortadan kaldırılmasına yardımcı olan anti-enflamatuar ve laksatif maddeler içermektedir.
Malzemeler
1 çorba kaşığı keten tohumu (10 gr)
1 su bardağı su (250 ml)
Hazırlanışı
Önce bir bardak su ısıtın ve kaynadıktan sonra tohumları ekleyin.
Ardından üzerini kapatın ve soğuyana kadar oda sıcaklığında bekletin.
Sonra süzüp bardağa alabilirsiniz.
Nasıl Tüketilir?
Tercihen sabah ilk olarak bir bardak keten tohumu çayı için. Eğer isterseniz öğleden sonra tekrar bir bardak içebilirsiniz.
Haftada en az 3 kez içmeniz önerilir.

5.Kişniş çayı
Kişniş, yine kabızlık için en iyi çaylardan biridir. Etkileri arasında kabız olmaktan kaynaklanan iltihap ve gaz konusunda yardımcı olmak vardır. Ayrıca bu çay tüketimi bağırsak hareketliliğini uyarır ve kalın bağırsaktaki atıklardan kurtulmanıza yardımcı olur.
Malzemeler
1 yemek kaşığı kişniş yaprağı (10 g)
1 su bardağı su (250 ml)
Hazırlanışı
Önce bir çorba kaşığı kadar kişniş yaprağını bir bardak kaynar suya ilave edin. Sonra
kapağını kapatın ve dayanılabilir bir sıcaklığa ulaşana kadar bekletin. Ardından süzüp ve servis yapabilirsiniz.
Nasıl Tüketilir?
Tercihen günde 2 bardak kişniş çayı içmeniz önerilir.
Probleminiz geçene kadar her gün tekrarlamanız gerekir.

SÜT KANALI TIKANIKLIĞI NASIL AÇILIR?

Süt kanalı tıkanıklığı neden olur ve nasıl açılır?
SÜT KANALI TIKANIKLIĞI NEDEN OLUR?
Sevgili anneler tıkalı süt kanalları problemi bir ya da birden fazla süt kanalı tıkandığında oluşmaktadır. Bu durum genellikle, göğsün basınca maruz kalması (örneğin sütyendeki destek telinden) ya da emzirme esnasında sütün tamamen boşalmaması nedeniyle meydana gelebilmektedir. Eğer sizin göğüslerinizden birinde süt kanalınız tıkanırsa genellikle belirti olarak göğsünüz sıcak ve ağrılı bir hale gelir. Ayrıca üzerinde de kızarıklıklar görebilirsiniz. Bununla birlikte süt kanalının tıkandığı bölgede bir sertlik de oluşabilir. Kendinizi bu süreçte grip olmuş gibi hasta ve ateşli hissedebilirsiniz.

Genellikle tıkalı süt kanalı, emziren anne göğsünde ağrı ,yine göğüste pütürlü ve dolu görünümlü olabilen kırmızı bir bölge olarak ortaya çıkar. Sütün çıkışı sırasında da ağrı yapabilmektedir. Bu durum süt üretiminin her hangi bir döneminde ortaya çıkabilir. Tedavi edilmeyen tıkalı kanallar ise göğüs iltihabına (Mastit) neden olabileceğinden, hemen tedaviye başlanması gerekmektedir.

Göğüs İltihabı (Mastit)
Tıpta mastit göğüs dokusunun iltihaplanmasına verilen bir addır. Bu rahatsızlıkla birlikte bazen enfeksiyon olabilir. Belirti olarak göğüsün tümü veya bir kısmı kırmızı renkte, şişkin, sıcak ve ağrılı olarak ortaya çıkabilir. Ayrıca göğüs derisi parlak olabilir ve üzerinde kırmızı çizgiler bulunabilir.

Eğer tıkalı süt kanallarınız açılmazsa, meme uçlarınız çatlamışsa ve ateşiniz 12 saatten uzun bir süredir devam ediyorsa, göğüslerinizde iltihap gelişiyor olabilir. Böyle bir durumda yardım ve tavsiyeler için hemen doktorunuzla iletişime geçmelisiniz. Mastitde enfeksiyonun temizlenmesi için, bazen antibiyotikler gerekli olabilir. Fakat emzirmeyi bırakmanıza da gerek yoktur.

Bu rahatsızlıkla birlikte sütünüz kan veya sarı renkte bir iltihap taşıyabilir. Ayrıca ateşlenebilir ve grip benzeri belirtiler taşıyabilirsiniz. Bu bebeğinizi sütten kesmenize sebep değildir. Unutmayın tedavi edilmeyen mastitler göğüs apsesi'ne neden olabilir.


Mastit (Mastitis) Nasıl Önlenir?
Bu rahatsızlığa yakalanmamanız için sizlere bir kaç tavsiyem olacak sevgili anneler. Ama sahipseniz aşağıda sizinle paylaşacağım maddeleri uygulayın. Yine faydasını göreceksiniz.

Yapılması gerekenler:
  • Öncelikle mastite yakalandıysanız tedaviye derhal başlayın.
  • Tıkanmış süt kanalları için yukarıda verdiğim tavsiyeleri yapmaya devam edin.
  • Eğer sizin için de mümkünse, bebeğinizi de yanınıza alarak yatağınıza gidin ve dinlenin.
  • Göğsünüzü sürekli boşaltmak için sık sık emzirin. Unutmayın rahatsız olsanız da sütünüz bebeğiniz için her zaman güvenlidir.
  • Bebeğiniz sütünüzü emmeye ilk başladığında daha kuvvetli emeceği için, emzirmeye ilk olarak problemli taraftan başlayın.
  • Elle veya pompa yardımıyla sütünüzü sağarak göğsünüzün tamamen boşalmasını sağlayın.
  • Eğer gerek duyuyorsanız, ağrı giderici için doktorunuza başvurun.
  • Gün içinde acele ile yapılan ve yarıda kalan emzirmelerden sakının.
  • Göğüslerinizin aşırı şekilde dolmasına asla izin vermeyin.
  • Ayrıca sıkı sutyen, elbise giyiyorsanız daha rahat kıyafetler seçin.Yüzükoyun uyumak gibi göğüsleriniz üzerinde baskı yapacak şeylerden kaçının.
  • Genel sağlığınıza önem verin ve stresinizi elinizden geldiğince en aza indirmeye çalışın.
Unutmayın ,en başta gelen ve önemli olan bu rahatsızlıkta tedaviye hemen başlamanızdır. Ayrıca
tıkanmış süt kanalını 12 saat içerisinde temizleyemezseniz veya ateşiniz çıkarsa,kendinizi kötü hissederseniz ya da iltihaplanma daha kötü bir hal alırsa hemen doktorunuza başvurun.

SÜT KANALI TIKANIKLIĞI NASIL AÇILIR?
Emziren Anne Göğsünde Ağrı,Ateş Ve Hassasiyet
Sevgili anneler eğer göğsünüzde aşırı duyarlılık ,ağrı hissederseniz ve özellikle de ateşiniz varsa, hemen doktorunuzla iletişime geçiniz. Doktorunuza gidene kadar da acıyı hafifletecek ve ateşinizi düşürecek bir şey alın ve size acı verse dahi bebeğinizi emzirmeye devam edin. Unutmayın tıkalı süt kanallarının tek gerçek tedavisi bebeğinizdir. Bunun dışında siz emziren annelere bir kaç önerim daha olacak. Eğer bunları uygularsanız kolaylıkla bu sorundan kurtulur veya hiç yakalanmazsınız:
  • Bebeğinizi tercihen her iki saatte bir olmak üzere emzirmeye devam edin. Ayrıca hassaslaşan göğsünüzün boşaltılmasına yardım etmek için bebeğinizi uyandırmanız gerekebilir. Bebeğinizin uykusu bölünse de, şu an için bunun en iyi tedavisi budur.
  • Lütfen mümkün olduğu kadar hassaslaşan göğsünüzle emzirin (bir iki gün boyunca emzirmeye bu rahatsız olan göğsünüzle başlamanız iyi bir fikir olabilir). Eğer bebeğiniz meme ucunuzu kavramakta zorlanıyorsa, meme ucu çevresini yumuşatmak ve kavramasını kolaylaştırmak için emzirmeye bir miktar elle sağarak başlayabilirsiniz.
  • Ağrılı olan göğsü emzirmek vasıtasıyla mümkün olduğunca boş tutun. Çünkü bir çok tıkalı süt kanalı bebeğin emmesiyle açılmaktadır. Özellikle bebeğiniz emmeye ilk başladığında daha kuvvetli emeceği için emzirmeye ilk olarak problemli taraftan başlayın. Bir de diğer göğsünüzde şişlik ve tıkanma olup olmadığını devamlı kontrol edin.
  • Bu rahatsızlıkta masaj son derece faydalıdır. Özellikle emzirme sırasında ve sonrasında şiş bölgeye göğüs ucuna doğru nazikçe fakat kuvvetlice masaj yapın.
  • Ayrıca göğsünüzü boşaltmaya yardımcı olması için emzirme pozisyonunuzu da değiştirebilirsiniz.
  • Emzirirken bebeğinizin çenesini problemli bölgeye doğru yönelterek o bölgeye en etkili emmenin olmasını sağlayın.
  • Emzirmeden önce ağrılı olan bölgeye ısı uygulamanızda fayda vardır.
  • Emzirmeden sonra da göğsünüze uygulayacağınız buz torbası ile ağrılarınızın azalmasına yardımcı olabilirsiniz
  • Elinizden geldiğince çok istirahat etmeye çalışınız.
  • Eğer emzirmek çok acı veriyorsa veya bebeğiniz emmiyorsa elle veya pompayla sütünüzü sağabilirsiniz.
  • Giydiğiniz kıyafetlere dikkat edin. Giydiğiniz sütyenin göğsünüze basınç uygulanmadığından ve cildinizde iz bırakmayan gevşek bir sütyen olduğundan emin olun.
  • Özellikle sıcak iyileşmeye yardım etmektedir. Problemli olan bölgeye ılık su torbası uygulayabilirsiniz(fakat bastırmayın). Ayrıca ılık duş altındayken göğsünüzdeki hassasiyetin azaldığını ve ağrının hafiflediğini görebilirsiniz.
  • Bebeğinizi beslerken elinizi özellikle tıkalı süt kanalının etrafına koyun ve sabit basınç uygulayın. Ayrıca emzirirken göğüs ucunuza dairesel hareketlerde masaj yapmak da size yardımcı olacaktır.
  • Lütfen bol bol uyuyun ve bu bölgeyi sıcak tutun (özellikle de göğüslerinizi sıcak tutun). Bol su için, huzurlu olduğunuzdan ve dinlendiğinizden emin olun. Sonuç olarak kendinize çok iyi bakın. Çünkü;siz bebeğinizin besin görevini yürütmektesiniz.
  • Eğer bebeğiniz yeterince süt ememiyorsa, tekrar yumuşayana dek etkilenen göğsünüzü elle sağın ya da bir süt pompası kullanın. Süt üretiminizi arttırabileceğinden, çok fazla pompalamayın.

Sevgili anneler,tıkalı süt kanallarını tedavi etmek sabır ister. Ancak bu rahatsızlıkta genellikle en erken 2 saat içerisinde kendinizi daha iyi hissetmeye başlayacaksınız. Sakin olun bunları uygulayın. Yakında ateşiniz düşecek ve göğsünüz giderek daha az kırmızı ve daha az ağrılı hale gelecektir. Bu uygulamaları göğsünüz tamamen iyileşene dek uygulamaya devam edin. Bu rahatsızlık bir kaç gün devam edebilir ve tabi ki en önemli şey, iyileşmeye devam etmenizdir.
Eğer tıkalı süt kanalları rahatsızlığınız 48 saatten uzun sürerse, terapötik ultrason genelde sorunu çözer. Bu konuda fizyoloğa  ya da doktorunuza danışabilirsiniz.

GESTASYONEL DİYABET

Gestasyonel diyabet nedir ve gestasyonel diyabet kimlerde görülür,riskleri nelerdir?
GESTASYONEL DİYABET(GEBELİK ŞEKERİ)NEDİR?
Tıbben daha önceden diyabeti olmayan bir gebede ikinci trimester ve sonrasındaki bir zamanda(24.haftadan sonra) diyabet ortaya çıkmasına gestasyonel diyabet (gebelik şekeri) adı verilmektedir.
Fetusun gelişmesini sağlamaya yönelik olarak gebelikte glikoz metabolizmasında önemli değişiklikler meydana gelmektedir. Plasentadan salgılanmakta olan HPL (Human placental lactogen) adlı hormon gebelikte fetusa yeterince glikoz gitmesini sağlamak amacıyla insülinin kan şekerini düşürücü etkisini frenlemektedir. Böylelikle gebelikte doğal bir hiperglisemi (şeker seviyesinde yükselme) eğilimi ortaya çıkmaktadır. Bu eğilim bazen,bazı gebelerde patolojik boyutlara ulaşabilir. Özellikle HPL'nin en etkili olduğu dönem olan 24. gebelik haftasından itibaren anne adayı diyabetik hale gelebilmektedir.

Gestasyonel Diyabet Kimlerde Görülür?
Günümüzde gebelik şekeri tüm anne adaylarının yaklaşık %5'inde ortaya çıkmaktadır. Gebelikle birlikte görülen şeker hastalıklarının %90'ı gestasyonel diyabet özelliklerini taşır.

Gestasyonel Diyabet Gelişme Riskinin Yüksek Olduğu Anne Adayları:
  • Daha önce anomalili bebek doğurmuş,ölü doğum yapmış ve iri bebek (4000 gram üzerinde) doğurmuş; birden fazla sayıda düşük yapmış olan,
  • Daha önceki gebeliğinde veya gebeliklerinde gestasyonel diyabet geçirmiş olan,
  • Gebelik öncesi kilosu normalden fazla olan,
  • Yaşı ileri olan (35 yaş ve üzeri),
  • Birinci derece akrabalarından birinde diyabet geçmişi olan,
  • Tekrarlayan idrar yolu enfeksiyonu ya da mantar enfeksiyonu olan anne adayları,
  • Mevcut gebeliğinde bebeği gebelik haftasına göre daha iri ve ilerde olan,
  • Gebelik boyunca fazla kilo almış olan veya kilo almaya devam eden;
  • Nedeni açıklanamayan polihidramniyos (amniyos sıvısının artması) saptanan,
  • Bebeği beklenmedik bir şekilde ölen,
  • İdrarda bakılan albümin sonucunda glikoz çıkışı saptanan ya da diyabet belirtileri gösteren (çok yemek yeme ve su içme, bol idrar yapma gibi) gebelerde de gestasyonel diyabet mevcut olabilir ya da gebeliğin kalan kısmında gelişebilir.


Gebelikte Şekerin Yükseldiği Nasıl Anlaşılır? 
  • Sık idrara çıkma,
  • Ağız kuruluğu,
  • Susuzluk hissi,
  • Yemekten sonra uyku hali,
  • Vücutta şişlik(ödem)olması,
  • Ani kilo artışı veya ani kilo kaybı,
  • Sürekli yorgunluk hissi,
  • Ellerde ve ayaklarda ağrı olması şekeri yükselen insanlarda ve gebelerde aynı belirtileri göstermektedir.
Eğer bunlardan bir kaçı bile sizde mevcutsa gebelik şekeri teşhisiniz konmadıysa acilen doktorunuza başvuru yapmalısınız.

Gestasyonel Diyabet Nasıl Teşhis Edilir?
Gebelikte Şeker Hastalığı Tarama Testi (PPG)
Gebelik şekeri tanısı konan anne adaylarının yaklaşık olarak yarısında yukarıda bahsedilen risk faktörlerinden hiç biri bulunmaz,bulunmayabilir. Bu sebeple hiç bir şikayeti olmasa bile tüm anne adayları 24.-28. gebelik haftalarında, diyabet gelişme riskinin en yüksek olduğu dönemde şeker hastalığı tarama testine tabi tutulmaktadırlar. Yani bu haftalar arasında her gebenin şeker yükleme testi yaptırması hem kendi sağlığı için,hem de bebeğinin sağlığı için son derece önemlidir.

(PPG) Yani postprandial glikoz (gıda alımı sonrası glikoz) gıda alımından bağımsız olarak herhangi bir zamanda suda çözünmüş 50 gram saf glikoz içirilmesinden bir saat sonra tokluk kan şekeri değerleri ölçülür. Bu testte bozukluk çıkması mutlaka diyabet olduğunu göstermez. 50 gram testi yüksek çıkan anne adaylarına 100 gram ile oral glikoz tolerans testi (şeker yükleme testi) (OGTT) uygulanarak kesin tanı konur. PPG'de bozukluk çıkan anne adaylarının ancak %15'lik kısmında gestasyonel diyabet saptanmaktadır.

Gebelikte Şeker Hastalığı Tarama Testi (Şeker yükleme testi) (OGTT)
Bu testle de öncelikle anne adayının açlık kan şekeri değerlerine bakılır. Anne adayının 12 saatlik bir açlık süresi sonunda açlık kan şekeri değerleri ve suda çözünmüş 100 gram glikozun içilmesinden bir, iki ve üç saat sonra damardan kan alınarak tokluk kan şekeri değerleri ölçümü yapılır. Kanda bakılan bu dört ölçümden iki ya da daha fazlasının yüksek çıkması durumunda gestasyonel diyabet tanısı kesinleşir. Bu testi bazı doktorlar tek seferde 75 gram yükleme yaparak da uygulamaktadırlar. Bu test sonucunda da sağlıklı sonuçlar alınmaktadır.
Ölçümlerinden yanlızca biri patolojik çıkan anne adayları yakın takibe alınır. Ama bu anne adaylarında da belli bir süre sonra OGTT tekrarlanır. Gestasyonel diyabet gelişme riski yüksek olan anne adaylarında ise tanı için şeker tarama testi (PPG) değil, direkt olarak şeker yükleme testi (OGTT) yapılır. Test normal çıksa bile 32.-34. gebelik haftaları arasında tekrarlanır.

Gebelik Şekerinin Yarattığı Riskler Nelerdir?
Gebelerde gestasyonel diyabet tanısı konduktan sonra ,tedavisi ya diyetle ya da insülin kullanılarak yapılır. Ayrıca gebelikteki şekerde tablet şeklindeki şeker düşürücü ilaçlar bu tedavi için kullanılmaz.

Gebelik şekeri çıkan anne adayları genellikle insülin tedavisinden korkarlar ve bebeklerinde de şeker hastalığı ortaya çıkacağı endişesi taşırlar. İşte bu yüzden kan şekerlerini normale döndürerek bebekte gebelik döneminde veya doğum sonrası ilk günlerde ortaya çıkması muhtemel durumların önüne geçilmesi açısından insülin tedavisi oldukça başarılıdır. Bu sebepten dolayı insülin tedavisi önerilen anne adaylarının bu tedaviyi korkmadan kabul etmeleri ve uygulamaları önemlidir. Bazı durumlarda da yapılan diyetle gebede görülen şeker kontrol altına alınır. Bu durumda insülin kullanımına gerek kalmamaktadır. Anne adayı diyetine devam etmeli,sık sık kontrole gitmeli ve belirtilen aralıklarda ölçümlerine devam etmelidir.

Kontrol altına alınmamış gebelik şekerinde anne adayı için var olan tehlikeler ise;
  • Eğer gestasyonel diyabet uygun bir şekilde kontrol altına alınmazsa piyelonefrit (böbrek enfeksiyonu) gibi ciddi enfeksiyonların ortaya çıkma olasılığı artar. Ayrıca gebede dirençli vajinal kandidiyazis (mantar) gelişebilir.
  • Gestasyonel diyabette ve özellikle de diyet ile kontrol altına alınabilen tipinde preeklampsi (gebelik zehirlenmesi) gelişme riski normal gebeliklerle eşit orandadır.


Kontrol altına alınmamış gebelik şekerinde bebek için oluşan ve oluşabilecek tehlikeler ise:
  • Gestasyonel diyabet bebekte organ gelişimi tamamlandıktan sonra ortaya çıkan bir durum olduğundan bu anne adaylarının bebeklerinde anomali ortaya çıkma riski normal gebeliklerle eşit orandadır.
  • Anne adayının kan şekerinin yüksek seyretmesi gebeliğin tüm dönemlerinde bebeğin anne karnında aniden ölme riskini artırmaktadır. Özellikle bu risk kan şekeri kontrolü ve tedavisini aksatan anne adaylarında daha yüksektir.
  • Eğer kan şekeri yüksekliği kontrol altına alınmazsa,anne karnındaki bebeğin normalden iri olmasına, amniyos sıvısının artmasına neden olabilir.
  • Ayrıca gestasyonel diyabetlilerin, özellikle de kan şekeri kontrol altına alınabilen anne adaylarının bebeklerinin akciğer olgunlaşmasının normal anne adaylarına göre daha geç olduğuna dair bir bilimsel veri de bulunmamaktadır.
  • Gestasyonel diyabeti olan ve kontrol altına alınmayan gebeliklerde anne adaylarının bebeklerinde antenatal dönemde fetal distres ve bebekte oksijen azlığı) gelişme riski normal gebeliklere göre çok daha fazladır.
  • Yine kontrol altına alınmamış gestasyonel diyabette doğum eylemi esnasında bebek açısından bazı problemler ortaya çıkabilir. Bu anne adaylarının bebeklerinde antenatal dönemde (doğum öncesi) ve intrapartum dönemde (doğum eylemi esnasında) fetal distres ve bebekte oksijensizlik belirtileri) daha sık gelişir.
  • Kontrol altına alınmamış olan gebelik şekeri bebeğin irileşmesine neden olabilir. İri bir bebekte ise doğum esnasında doğum eyleminin yavaş seyretmesi ya da durmasının yanında, vajinadan çıkım esnasında omuz takılması gibi problemler ortaya çıkabilir.
  • Bebek doğduktan sonra ise özellikle doğum eyleminin hemen öncesinde ya da doğum eylemi esnasında kan şekeri yüksek seyreden annelerin bebeklerinde başta hipoglisemi (kan şekeri düşmesi), hipokalsemi (kalsiyum düşüklüğü) ve hiperbilirubinemi (bilirubin yüksekliği) olmak üzere yenidoğan problemleri de ortaya çıkabilir.
Sevgili gebeler şunu unutmayın;tüm bu sayılanlar gestasyonel diyabet tanısı konduktan sonra diyet ya da gerektiği durumlarda insülin kullanılarak kan şekerinin etkili bir şekilde kontrol altına alındığı durumlarda daha az sıklıkla ortaya çıkar. Bu sebepten dolayı gestasyonel diyabeti olan anne adayı tanı konduktan sonra tüm gebelik boyunca sıkı bir takipte tutulmalıdır, normal gebelikten daha fazla sayıda kontrole çağrılmalı ve daha fazla sayıda tetkik yapılmalıdır.

Diyabetli anne adaylarının gebelik muayeneleri nasıl olmalıdır? 
Diyabet tanısı konan bir anne adayının takibi normalden farklıdır. Tanı konduktan hemen sonra ya da önceden diyabetli olduğu bilinen bir anne adayında genel gebelik muayeneleri yapıldıktan sonra tüm vücut sistemleri ayrıntılı olarak gözden geçirilmelidir. Bu anne adayları daha sık aralıklarla antenatal kontrollere çağrılmalı ve bu antenatal kontrollerin her birinde kan şekeri ölçümleri değerlendirilerek diyetin ve/veya insülin tedavisinin etkinliği gözden geçirilmelidir. Gerekli durumlarda ise tek başına diyet tedavisinden vazgeçilerek diyet+insülin tedavisine geçilebilir. İnsülin tedavisi yetersiz geldiği görülen anne adaylarının ise insülin dozları tekrar ayarlanmalıdır. Belirli bir gebelik haftasından sonra fetal iyilik hali testlerine (NST) başlanmaktadır.

Gestasyonel diyabeti olan bir anne adayının gebelik boyunca kan şekerini evinde düzenli olarak kontrol etmesi, verilen diyete ve alıyorsa insülin tedavisine uyması ve doktorunun çağırdığı aralıklarla kontrole gitmesi gerekmektedir. Ayrıca kontrollerde insülin dozlarının tekrar ayarlanması, ya da diyetin tekrar ayarlanması veya yanlızca diyet alanlarda diyete ek olarak insülin tedavisine geçilmesi gerekebilir. Yapılan bu kontroller esnasında ultrason incelemesiyle bebekte irileşme, polihidramniyos (amniyos sıvısı artışı) aranır. Belirli bir gebelik haftasından sonra (genellikle 28. hafta) fetusun iyilik hali NST gibi testlerle haftada bir ve bazen belli bir gebelik haftasından sonra daha sık araştırılmaktadır.

Sevgilli gestasyon gebeler bebeğinizin hareketlerine duyarlı olmanız gerekir. Her bebeğin kendine özgü hareket etme alışkanlığı vardır ama gestasyon bir gebe bebeğinin az oynamaya başladığını fark ederse geç kalmadan bu durumu doktoruna haber vermelidir.

Gestasyonel diyabeti olan ve insülin kullanan bir anne adayı belli bir gebelik haftasından sonra (genellikle 38. hafta) hastaneye yatırılarak izlenir. Bu aşamada ise fetal iyilik hali testleri sıklaştırılır, kan şekerleri düzenli olarak kontrol edilmeye devam edilir ve doktor tarafından gerek görülürse tekrar insülin doz ayarlaması yapılabilir. Gebeliğin sonuna doğru ise doktor ve gebe arasında doğum şekli hakkında karar verilir.

Doğumun Zamanı Ve Şekli Konusunda Karar Verilmesi
Gestasyonel gebede iri bebek ya da başka bir nedenle sezeryan gerekli değilse diyabetli anne adayı normal doğum yapabilir. Doktoru tarafından normal doğum yapmasına izin verilen anne adayları doğum eylemi esnasında CTG ile sürekli bebek kalp atışları monitorizasyonuna tabi tutulurlar ve en ufak bir olumsuzluk bulgusunda doğum sezeryan ile gerçekleştirilir. Şu da önemli bir konudur,diyabetik anne adayının doğum yapacağı hastanenin yenidoğan ünitesinin diyabetik anne çocuğu bakımı konusunda tecrübesi olmalıdır. Bununla ilgili doğumdan önce hastanenin yeni doğan yoğun bakım ünitesi ile ilgili bilgi almanızda fayda vardır. İnsülin kullanmakta olan gestasyonel diyabetli annelerde doğumun hemen sonrasında insülin ihtiyacı azaldığından insülin dozları tekrar ayarlanmaktadır. Ayrıca gebeliklerinde gestasyonel diyabet tanısı konmuş olan annelere lohusalık bitiminde 75 gram glikozla OGTT (şeker yükleme testi) uygulanır. Bu test normal çıksa da annenin sonraki gebeliklerinde ya da hayatının ileri ki dönemlerinde şeker hastalığına yakalanma riskinin diğer insanlara göre daha fazla olduğunun unutulmaması gerekir.

LOHUSALIK DÖNEMİ NEDİR?

Lohusalık dönemi nedir ve lohusa döneminde annenin yaşadığı psikolojik durumlar nelerdir?
LOHUSALIK DÖNEMİ NEDİR?
Lohusa dönemi doğumdan sonraki ilk dönem olarak nitelendirilen bir dönemdir. Bu süreç yaklaşık olarak 40 gün (6 hafta) kadar sürer. Doğumdan sonra annenin gebelik döneminde değişen hormonları eski haline döner ve annelik duygusuyla beraber bu hormon değişikliği kimi zaman lohusa depresyonuna yol açabilir.

Bu dönemde anne adaylarının gebelik sürecinde hissettikleri heyecan bir anda yerini annelik duygusuna bırakınca ortaya çıkan bu ruh hali, annenin psikolojisini doğrudan etkilemektedir. Bu ruh hali sosyal yaşamınızdan aile içi düzeninize kadar neredeyse hayatınızın tamamına yakın bir bölümünün değişmesine yol açar ve bu da kişide endişe ve korkuyu beraberinde getirir.

Genellikle annenin bebeğini kucağına almasıyla birlikte hissedilen o mükemmel duyguyla birlikte annede artan sorumluluklar lohusa depresyonunu tetikleyebilir. Buna ek olarak annede bebeğine karşı yetersizlik endişesi ortaya çıkmaktadır. Hem hormonsal değişiklikler hem de fiziksel değişiklikler doğum sonrasında kadınların psikolojisinde sarsıntılara neden olabilir.

Bu psikolojideki anne doğumdan sonra bebeğine karşı yetersiz kalacağı hissine kapılır ve sürekli olarak endişe duyar. Ancak bazı anneler bu süreci hafif olarak atlatır,bazıları ise ağır bir depresyon sürecine girer. Bu nedenle lohusalık döneminde annenin yanında aile büyüklerinden tecrübeli birinin  refakat etmesi sağlıklı olur.

Lohusalık döneminde babanın da yardımı oldukça önemlidir. Annenin üstündeki tüm sorumluluk ve tek başına mücadele etme durumu lohusa depresyonuna yakalanma riskini oldukça arttırır. Ama bu süreçte anneye destek olan ve bebeğinin bakımıyla ilgilenen baba/eş, annenin lohusalık dönemini kolayca atlatmasına yardımcı olabilir.


LOHUSA PSİKOLOJİSİNDEKİ DEĞİŞİMLER
Bu dönemde bir çok annede psikolojik değişimler meydana gelmektedir. Bu psikolojik durumlar da kendi içerisinde dallara ayrılmaktadır. Gelin şimdi lohusa dönemindeki depresyonlar ve değişimler nelerdir? bunlara bakalım.

LOHUSA DÖNEMİ DEPRESYONU
Annede lohusalık depresyonunu tetikleyen birçok sebep bulunmaktadır. Bu nedenlerin başında  annenin gebelik sürecinde yaşadığı sıkıntılar, beklenmeyen gebelik ve aile içi sorunlar gelmektedir. Bu ve bunun gibi bir çok etken lohusa depresyonuna karşı etkili bir rol oynamaktadır. Öncelikle annenin yanında ailesinin olması gerekmektedir. Bu destekleri manevi olsa da ev işleri konusunda da yardımcı olunması gerekmektedir. Bu annede yaşanılacak depresyona karşı etkili bir önlem olacaktır.

Annenin yaşadığı erken gebelikler sıkça karşılaşılan bir durumdur. Bu da lohusa depresyonunu doğurur . Ayrıca erken evliliğin getirdiği sorumluluklara annelik duygusunun eklenmesiyle birlikte hissedilen yük, ağır bir lohusa depresyonuna neden olmaktadır. Bu sebepten dolayı öncelikle eşlerin maddi ve manevi olarak hazır olmaları oldukça önemlidir.

Bu süreci bazı kadınlar hafif atlatırken, bazı kadınlar ise oldukça ağır bir şekilde geçirmektedir. Annede görülen lohusa depresyonunu derecesine göre nitelendirmek gerekirse;

Lohusa Sendromu: Bir diğer adıyla “annelik hüznü” olarak bilinmektedir. Bu psikolojik süreçte annede çabuk sinirlenme, unutkanlık, dikkat bozukluğu, ağlama isteği ve bunaltı gibi durumlar gözlenmektedir. Psikolojik olarak uzman tarafından tedavi gerektirmeyen bu süreç ortalama 7 ile 10 gün arasında sürmektedir.

Lohusa Psikozu: Doğum sonrası görülen en ağır depresyon şeklidir. Lohusa psikozu lohusa sendromuna kıyasla oldukça ağır geçen ve uzun süren bir depresyon sürecidir. Bu depresyona yakalanan anne mutlaka psikolojik bir destek almalıdır. Lohusa psikozunda annede halüsinasyon görme ve sürekli olarak bebeğe zarar verebilme endişesi gibi durumlar görülmektedir.

Şimdi lohusa depresyonunda annede görülen belirtilere bakalım:

Lohusa Depresyonu Belirtileri
  • Mutsuzluk,
  • Sürekli ağlama isteği,
  • Aşırı sinirlilik,
  • Boşluk duygusu,
  • Panik atak,
  • Unutkanlık,
  • Konsantrasyon güçlüğü,
  • Kendini dışlanmış hissetme,
  • Sosyal hayattan kendini soyutlama,
  • Bebeğe zarar verebilirim korkusu/endişesi,
  • Bebeği istememe,
  • Bebekle ilgilenmeme.

LOHUSA DÖNEMİ MELANKOLİSİ
Yine lohusalık depresyonunda sıkça karşılaşılan bir durumdur. Bu melankolik ruh hali, doğum sonrasında kadınların yaklaşık %80’inde görülmektedir. Özellikle doğumdan sonraki ilk haftada yoğunluk gösterir . Eğer annede görülen lohusa dönemi melankolisi 2-3 haftadan uzun sürerse mutlaka psikolojik bir destek alması gerekmektedir.

Bu depresyon hali genellikle 1-2 hafta içinde kendiliğinden ortadan kalkar.  Ama bu süreçte annede bu ruh hali; sürekli ağlama, üzgün görünme, sinirlilik ve iştahsızlığa varan bir tablo oluşturabilir. Bu dönemde bu psikolojide olan bir annenin, bir yakınından destek görmesi oldukça önemlidir. Annede görülen ağlama krizleri, kendini mutsuz hissetme ve sinirlilik gibi durumların boy gösterdiği ilk haftada aile büyüklerinden birinin annenin yanında refakat ederek her konuda ona yardım etmesi oldukça önemlidir.


LOHUSA DÖNEMİ “PSİKOZ”U
Yine lohusa dönemi depresyonlarının en ağır şekli olan psikoz; annede düşünce bozukluğu ve halüsinasyon görmeye kadar giden ağır bir depresyon sürecidir. Bu süreçte olan bir annenin mutlaka psikolojik destek görmesi gerekmektedir.

Bu süreçte annenin aşırı takıntılı olması,gerçek olmayan şeyleri duyup gördüğünü iddia etmesi bebek üzerinde aşırı korumacı bir görev üstlenmesine neden olabilir. Bu ruh halindeki annenin bebeğine her an zarar verebileceğini düşünmesi nedeniyle ona karşı korkuyla yaklaşması bu durumun belirtilerinden biridir.

Bu rahatsızlıkta psikolojik destek olmadan iyileşmenin sağlanamaması veya çok zor sağlanması ihtimali yüksek olduğundan annenin mutlaka bir uzman yardımı alınması gerekmektedir. Eğer destek alınmazsa bu tip vakalarda intihara varan girişimler söz konusu olabilir. Bu durumda psikolojik olarak destek alan bir annenin yaklaşık 2-3 haftalık bir terapi sürecinde hastanede yatması söz konusu olabilir.

Lohusalık Döneminden Sonra Ne Zaman Cinsel İlişkiye Girilir?
Yukarıda da belirttiğimiz gibi lohusalık dönemi, doğum işleminin gerçekleşmesinden sonraki süreçtir. Doğum esnasında büyük bir yük taşıyan ve sonucunda da büyük bir yorgunluk ile karşı karşıya kalan anne,bu yorgunluğun sanki sürekli süreceğini ve hiç bitmeyeceğini düşünür.

Lohusa döneminde olan bir anne genellikle çocukla ilgilenme işleri, gece uykusuzluk, bebek ağlaması gibi sorunları kafaya takar. Bu durumlardan başka bir şey düşünmeme durumuna kadar gelir. Böyle bir psikolojide olan bir kadın cinsel ilişki eylemini aksatır ya da cinsel ilişki eylemine uzak durabilir. Bu isteksizlik çok normaldir.

Bu konuda uzmanların yaptığı açıklamalara göre, doğumdan sonra vajinal bölge ciddi tahriş meydana gelmektedir. Bundan dolayı doğumu gerçekleştiren anne,o bölgenin ilişki esnasında ağrı ve acı vereceğini düşünür. Bu düşüncelerin kadının üstünden kalkması ise ortalama 4 ile 6 hafta arasında sürmektedir. yani uzmanlarca da önerilen doğumdan sonra 4 veya 6 hafta sonra ilişkiye girilmesi gerektiğidir.  Yeni doğum yapan bir annede lohusalık dönemi en fazla 4 ile 6 hafta sürmektedir. Ancak bu süre içerisinde kadın tekrar cinsel ilişkiye girmek için kendisini hazır hissedebilir.

Lohusalık Döneminde Nelere Dikkat Edilmeli?
Bu dönemde hem annenin, hem de onun en büyük destekçisi olan babanın bazı şeylere çok dikkat etmesi gerekmektedir. Kadın ve erkek tarafından bu lohusalık döneminin kolay ve hızlı şekilde atlatılması isteniyorsa, her iki tarafında aşağıda yer alan gereksinimleri yerine getirmesi gerekmektedir.

İşte, lohusalık döneminde dikkat edilmesi gerekenler…
  • Vajinal bölgedeki akıntıların ve kanamaların iyi gözlenmesi gerekmektedir.
  • Doğumdan sonra atılan doğum dikişlerine özen gösterilmeli ve dikkat edilmelidir.
  • Doğum sonrası gidilmesi gereken rutin muayenelere kesinlikle gidilmelidir.
  • Doğumdan sonra yaşanan tuvalete çıkma korkusu atılmalı, rutin olarak tuvalet ihtiyacı giderilmelidir.
  • Annenin önce bebeğe verilen anne sütünün yetmeyeceği düşüncesinden kurtulması gerekmektedir.
  • Süt kanallarının tıkanmasını engelleyin. Gerekirse uzman doktordan bilgi alın.
  • Uzman doktorunuzla görüşerek, ilaç kullanmanız gerekirse, hangi ilaçlar olacağını yeniden görüşün.
  • Vücudunuzda yer alan şişkin bölgeler psikolojinizi bozmasın. Doğum sonrası normal bir olaydır.
  • Bebeğinizi uyuttuğunuz süre içerisinde siz de kesinlikle uyuyun. Çünkü bir süre onunla uyuyup onunla uyanacaksınız.
  • Depresyona girmemek için çevrenizden yardım isteyin. Psikolojiniz bozulduysa kesinlikle yakınlarınız ile bir arada olun.
  • Doğumdan sonra cinsel ilişkiye girmeme hissi sizi korkutmasın. Yaklaşık 4-6 haftalık bir süreç içerisinde cinsel ilişkiye girme hissi tekrar gelecektir.

BEBEKLERİN PİŞİĞİNE NE İYİ GELİR?

Bebeklerin pişiğine ne iyi gelir,bebeklerin pişik nedenleri ve tedavi yöntemleri.
Sevgili anneler 'Bebeklerde Pişik' adlı yazımda pişik nedenlerini ve nasıl geçeceğini yazmıştım. Bu yazımda ise 'bebeklerin pişiğine ne iyi gelir? 'bunu yazacağım. Burada size sunacağım yöntem ve ürünler bebekler üzerinde birebir denenmiş ve bir çok anne tarafından önerilen ürünlerdir. Şu unutulmamalıdır ki,her bebeğin cilt yapısı,hassaslığı ve alerjik reaksiyonu değişkendir. Siz de bu ürünleri deneyip göreceksiniz.
Pişik nedir ve neden oluşur?kısaca tekrar hatırlayalım. Genellikle daha çok bez kullanmakta olan bebeklerde ve yine bez kullanmak durumunda kalan yaşlılarda da sıklıkla karşılaşılan bir cilt sorunudur. Pişik bez bağlanan bölgelerde, kasık ve kalçada oluşur. Ayrıca pişik önlenebilir bir cilt hastalığıdır. Ama hassas cilde sahip olan bebek ya da erişkinlerde görülme sıklığı daha fazladır. Bilindiği gibi hassas olan ciltler idrar, sıcaklık gibi durumlardan daha fazla etkilenmektedir. Bazı bebeklerin idrarları da daha asitli olmakla birlikte ciltte sık sık pişiğin oluşmasına neden olmaktadır.

Şimdi bebeklerin pişiğine ne iyi gelir? bakalım :)

Anne Sütü
İlk seçenek anne sütü! Bebeğin hem hayat kaynağı,hem de mucizevi bir besin olan anne sütünde yapılan çalışmalara göre anne sütünün pişik olan bölgeye uygulanması, diğer tedavi yöntemlerine göre çok daha başarılı sonuçlar vermiştir. Çalışmada bu uygulama 141 bebek üzerinde denenmiştir. Çalışma sonucunda ise anne sütü en az merhem kadar etkili bir sonuç vermiştir.

Nergis ve Aloe Vera
Yine bir araştırmada bebeklerde oluşan pişikler için nergis ve aloe vera tedavisi uygulanmış. Bebekler üzerinde uygulanan her iki bitkinin de oldukça etkili sonuçlar verdiği ortaya çıkmıştır.

Güvercin Ağacı (Kış Çiçeği)

Çiçekli bir bitki olan güvercin ağacı da pişik tedavisinde kullanılmıştır. Yapılan çalışmalarda pişik için güvercin ağacı ile yapılan bir merhem uygulanarak bebeklerde pişiğe yardımcı olduğu gözlenmiştir. Bu çalışma 309 bebek üzerinde denenmiş ve güzel sonuçlar vermiştir.

Pudra
Bebekler ve yetişkinlerin pişik tedavisi için en yaygın yöntemlerden birisi de bebek pişik pudrasıdır. Bu pudraları eczanelerden reçetesiz olarak kolaylıkla temin edebilirsiniz. Pudralar mısır nişastasından yapılmaktadır. Bebeklerde pişik tedavisi için kullanılan pişik pudraları, pişik olan bölgeyi kurutarak, oluşan kızarıklıkların ve tahrişin geçmesinde büyük bir etkiye sahiptir. Pişikli bölgeye uygulanan pudra ,o bölgedeki ovuşturma ve sürtünmeyi ortadan kaldıracağından pişiğin iyileşmesine büyük olanak sağlar.


Killi Şampuan

Killi şampuan için de yine çalışmalar yapılmış olup çalışma sonucunda bebeklerde görülen pişiklerin tedavisi adına etkili sonuçlar alınmıştır. Hatta bazı bilgilere göre nergisten daha etkili olduğu belirtilmiştir.

Anti-Mantar Kremleri
Önceki yazımda da belirttiğim gibi pişik sebeplerinin arasında mantar enfeksiyonu da bulunmaktadır.  Bebeklerdeki ikincil mantarlar genellikle açık kırmızı renge sahiptir ve ciltte kırışıklıklara sebep olabilir. Eğer bunlara benzer bir belirti var ise öncelikle en yakın sağlık kuruluşuna giderek bebeğinizin bir doktor veya hemşire tarafından muayene edilmesini talep etmelisiniz. Teşhis sonucu eğer mantar ise, anti-mantar kremini eczanelerden reçetesiz olarak temin edebilir ve pişik olan bölgeye sürerek, enfeksiyonun temizlenmesini sağlayabilirsiniz.

Zeytinyağı
Bebeklerin pişik tedavisi için özellikle çiğ zeytinyağı tercih edilmelidir. Pişikli bölgeye masaj yaparak uygulamak kısa sürede pişiğin geçmesini sağlayabilir.

Vazelin
Vazelin nemlendirici özelliği olan bir merhemdir. Pişiği giderme özelliğinin yanında bir çok cilt hastalıklarının tedavisinde de kullanılır. Eğer vazelini mısır nişastasıyla uygularsanız daha çabuk sonuç almanız da mümkün olur.

Lavanta Yağı
Lavanta yağı yine bebeklerde meydana gelen pişikler için kullanılan bir üründür. Uygulama sırasında bir damla olmak şartıyla günde sabah akşam masaj şeklinde pişikli bölgeye sürmeniz yeterli olacaktır. Eğer bebeğiniz hassas ciltli bir bebek ise lavanta yağını suda incelterek uygulamanız gerekir.

Hindistan Cevizi Yağı

Hindistan cevizi yağı da yine mucizevi yağlardan biridir. Pişikli bölgeye düzenli olarak hindistan cevizi yağını 3-4 gün boyunca günde 2 kere uygulamak pişiği ortadan kaldırır.

Yoğurt
Eğer bebeğinizdeki pişik aşırı terleme ile oluşan bir pişik ise yoğurdu rahatlıkla kullanabilirsiniz. Yoğurdun içeriğindeki maddeler gereği yanan bölgeyi rahatlatacak ve soğutacaktır.

DOĞUM ÇANTASI NE ZAMAN HAZIRLANMALI?

Doğum çantası ne zaman hazırlanmalı ve doğum çantasında neler olur?
Sevgili anne adayları doğum vaktiniz giderek yaklaşıyor ve 9 ay süren bu güzel serüvende artık bebeğinizi kucağınıza alarak mutlu sona ulaşmanıza çok az kaldı. Bu süreçlerde her anne adayı gibi siz de planlı bir şekilde hazırlık yapmayı istersiniz. Zorlu bir sürecin büyük bir bölümünü atlattınız ve artık hazırlık aşamasındasınız. Bu süreçten sonra sıra geldi doğum çantası hazırlamaya :) 

Her anne adayının aklında olan sorular eminim sizde de vardır. Doğum çantası ne zaman hazırlanmalı? Doğum çantasında neler olur? Doğum çantası nasıl hazırlanır? Buna benzer bir çok soru dönüyordur kafanızda. Bu yazımda sizlere en uygun zamanı ve en gerekli ihtiyaç listesini paylaşacağım. Şu unutulmamalıdır ki burada vereceğim tarih doğum süreci normal seyreden gebeler içindir. Yani eğer eken doğum gibi bir riskiniz varsa daha erken hazırlamanız gerekmektedir.

Doğum çantası veya doğum valizi hazırlamak için 40 haftayı baz alırsak en ideal hafta 32. haftadır. Çünkü 32. haftadan itibaren artık her an doğum yapabilirsiniz ve buna hazır olmanız gerekmektedir. Doğum çantanızın hazır olması hastaneye gidiş sürecinizde kendinizi daha hazır ve eksiksiz hissetmenize olanak sağlayacaktır. 

Doğum Çantası Nasıl Hazırlanır?
  • Doğum çantasını hazırlamadan önce doğum şeklinizin nasıl olacağını öğrenmiş olmanız gerekmektedir. Genellikle normal doğum yapacaksanız eğer 2 gün içinde maksimum evinize dönmüş olacaksınız. Eğer sezaryen doğum ise çıkış süreniz 3 veya 4 günü bulabilir.
  • Ayrıca doğumdan önce, doğum yapacağınız hastanenin size ne gibi imkanlar sunacağını öğrenmenizde fayda vardır. Bazı hastanelerde anne ve bebek için gerekli bazı eşyalar bulunmaktadır. Eğer böyle bir imkan olup olmadığını bilirseniz, yanınızda gereksiz yere bazı eşyalar taşımak zorunda kalmazsınız.
  • Öncelikle bebeğiniz yaz aylarında doğacaksa bebeğe yazlık hastane çıkışları ve tulumlar koymanız yeterli olur. Eğer kış aylarında doğacaksa başına kalın bir şapka, ellerine eldiven üzerine de bir battaniye kullanmalısınız.
  • Her ihtimale karşı hastanede üç gece kalacağınızı düşünerek çantanıza üç gecelik koymalısınız. En az iki adet  pijama tercih etmelisiniz; kanamanız olacağı için alt kısmı çabucak lekelenecektir. Gecelik kullanacaksanız eğer gerektiğinde yatarken alt kısmını yukarı doğru çekebilirsiniz. Çantanıza bolca büyük boy külot ve bir paket hijyenik kadın bağı çantanızda mutlaka bulunmalıdır. Kirli çamaşır torbası bulundurmak da faydalı olur.
  • Doğum sonrasında çok terleyeceğiniz için, geceliğinizi sıklıkla değiştirmeniz gerekebilir. Bu yüzden önden açık veya askılı, ince ve kolay yıkanabilen, çabuk kuruyan gecelikler tercih etmelisiniz. Ayrıca kapaklı ve üstten açılan iki adet emzirme sütyeni de koymayı unutmayın.
  • Hastanede omuzlarınıza almak için bir şal ve ayağa kalkıp dolaşırken giyeceğiniz bir sabahlığa ihtiyacınız olacaktır. Arıca bir çift soket çorap ve rahat giyimi kolay terlik koymayı da unutmayın.
  • Doktorunuzun önerdiği göğüs ucu kremlerinizi göğüs ucunu korumak üzere almalısınız. Süt sağma pompanızı, sıcak soğuk kompres uygulamak için kullanılan kompres pedlerinizi, meme ucunuzu silmek için kullanacağınız mendilleri ve süt toplama torbaları ya da kutularını valizinize önceden koymayı unutmayınız.
  • Ek olarak ,masaj için kullanılacak gevşemeyi kolaylaştıracak lavanta yağıyla karıştırılmış masaj yağı, perineye kesik yapılabileceğinden oturma zorluğunu engelleyen simit yastık, dudak kurumasını engelleyecek nemlendirici,emzirme yastığı,şampuan, saç kremi, nemlendirici yüz ve vücut kremi, diş fırçası, diş macunu, kokusuz doğal deodorant, ve aklınıza gelen diğer şeyleri, sanki seyahate gidiyormuşsunuz gibi düşünerek valize eklemeyi unutmayınız.


DOĞUM ÇANTASINDA NELER OLUR?

Yenidoğan Bebek Çantasında Olması Gerekenler:
  • 3 takım hastane çıkışı (Tulum, body, yelek, çorap, eldiven, şapka)
  • 2 adet battaniye
  • Kusuk mendili
  • Bebek bezi
  • Islak mendil veya pamuk
  • Pişik kremi
  • Biberon (yenidoğanlar için olmalıdır.)
  • Çarşaf
  • 1 adet banyo havlusu
  • Kirli torbası
  •  Babynest,ana kucağı veya puset. 

Annenin Doğum Çantasında Olması Gerekenler:
  • 2 takım önden açılan gecelik veya pijama (Sezaryen doğum yapacaklara gecelik önerilir),
  • Sabahlık,
  • 2 adet emzirme sütyeni,
  • Atlet,
  • Lohusa külodu veya geniş beden külot,
  • 2 çift çorap,
  • Terlik,
  • Hırka, yelek gibi sizi sıcak tutacak giysiler,
  • Göğüs ucu kremi,
  • Göğüs pedi,
  • Göğüs pompası (Özel hastaneler kendi verebiliyor),
  • Hijyenik ped (Özel hastaneler kendi veriyor),
  • Kirli torbası,
  • Makyaj çantası, tarak, toka, loğusa tacı,
  • Islak mendil, kağıt havlu, peçete,
  • Kolonya, bebek şekeri veya çikolata (Hastaneye gelecek misafirleriniz için),
  • Dijital kamera, fotoğraf makinesi,
  • Doğum odası süsü ve kapı süslemeleri.

Doğuma Giderken Yanınıza Almanız Gereken Evraklar:
  • Nüfus Cüzdanı,
  • Aile Cüzdanı,
  • Hamilelik süreciniz ile ilgili evraklar (Tahlil, ultrason, karne vb.)

EMZİREN ANNELER NE YEMELİ?

Emziren anneler ne yemeli ve emziren annelerin beslenirken dikkat etmesi gerekenler.
Bebeğiniz artık doğmuştur ve anne sütü ile beslenmeye başlamıştır. Unutmayın ilk 6 ay anne sütü şarttır. Her anne gibi siz de sütünüzün sağlıklı olmasını,bebeğinizi beslemesini ve sütünüzden bebeğinize rahatsız edici maddelerin geçmesini istemezsiniz. Anne sütünün içeriği de doğrudan annenin tükettiği besinlerden kaynaklanmaktadır. O yüzden sütünüzün kaliteli olması ve sağlıklı olması için emzirme döneminde de  hamileyken gösterdiğiniz özeni ve dikkati göstermeniz gerekmektedir.

Sevgili anneler emzirme aşamasında yapacağınız katı diyetler sütün içeriğini de doğrudan etkiler. Yapacağınız diyet sütün kalitesini önemli ölçüde azaltacağı için bu dönemde bu tarz diyetler uygulanmamalıdır. Bugünkü yazımda emziren anneler ne yemeli ve emziren annelere hangi besinler faydalıdır bunları paylaşacağım.

Bu dönemde lohusa psikolojisinin getirdiği duygu değişim durumları ile birlikte anne almış olduğu kilolardan da rahatsız olur ve diyete başlamak ister. Diyetin zararlı olacağından bahsetmiştik. Bir de buna ek olarak yine psikolojik olarak hassas olan bir anneye dış çevreden iletilen yanlış bilgiler de etki edebilir. Örneğin; dış çevrenin sürekli anneye söylediği yanlışlardan biri de :' Sütün azalmasın bol yemek ye' gibi bir cümledir. Bu da annenin sütünün artacağını düşünmesine olanak sağlayıp yanlış ve çok yemek yemesine olanak sağlar. Yediğiniz gıdalarda bulunan şeker ve basit karbonhidratların tamamının anne sütü için boş enerji kaynağı olduğu bilinmeli günlük yemek programı bu bilinçle hazırlanmalıdır.

Bir de yaygın olarak düşünülen bir durum vardır. Bebeğin sürekli memede olması, sütün yetmediği ya da doyurucu olmadığı anlamına gelmez. Bu yanlış bir düşüncedir. Bebek ne kadar emerse süt üretimi o kadar artacaktır bu unutulmamalıdır. Bırakın bebeğinizi bol bol emsin. Dış çevreye kulak asmayın. Her bebeğin emme süresinin farklı olma durumu gibi ,her bebeğin doyma süresi de farklıdır. Kimseyle kendinizi kıyaslamayın.

Anneler süt kalitenizi ve kendi sağlığınızı koruyabilmeniz için mutlaka düzenli ve dengeli beslenmeniz gerekir. Dengeli beslenmeniz için size aşağıda birkaç ipucu vereceğim:


  • Her emziren annenin folik asit ve omega alması gerekmektedir. Hem annenin, hem de bebeğin sağlıklı gelişimi için emziren bir annenin haftada en az iki kez balık tüketmesi önerilmektedir. Bunun yanında  emziren anne ne yememeli adlı yazımda belirttiğim gibi ağır metal ya da cıva içeren ton balığı gibi balıklar ve midyeler süte geçebilme ihtimali nedeniyle kesinlikle tüketilmemelidir.
  • Her gün en az bir tane yumurta tüketmeniz gerekmektedir. Yumurtada bulunan protein miktarı ihtiyaç duyulan günlük proteini ciddi oranda karşılar. 
  • Kalsiyum yönünden zengin olan süt,yoğurt,peynir gibi besinler tüketmelisiniz.
  • Kuru meyve ve kuruyemişler yoğun enerji içermelerinin yanında demir ve kalsiyum minerallerini de içerirler. Bu gıdaları ara öğünlerde tüketebilirsiniz.
  • Sosis,salam,sucuk ve pastırma gibi işlenmiş et ürünleri yerine işlenmemiş etler ve hayvansal yağ yerine protein bakımından zengin et ürünlerini tercih etmeniz gerekmektedir.
  • Hamilelik süresince olduğu gibi emzirme döneminde de annenin vücudunun demir ihtiyacı artmaktadır. Demir ihtiyacının karşılanması için de; kırmızı et, yumurta, baklagiller ve kurutulmuş meyveler sıklıkla tercih edilmelidir.
  • Gebelikte çay tüketimine dikkat etmiştiniz. Bu dönem de gebelik kadar önemlidir. İçeceğiniz bitki çaylarını doktorunuza danışmadan tüketmeyiniz. Genellikle anneler tarafından sıklıkla tercih edilip içilen ıhlamur, rezene,papatya gibi bitkisel çayların yan etkisinden emin olmanız gerekmektedir.
  • Eğer kolik bir bebeğe sahipseniz bebeğinizin gaz sancılarını azaltabilmeniz için gaz yapabilen  soğuk şekersiz süt ,yoğurt ,kuru baklagiller, lahana, turp, karnabahar ve brokoli gibi besinlerin kontrollü tüketmesi gerekmektedir. Ayrıca yemeklerinizde kimyon kullanmanız, bebeğinizin gaz sorununu azaltabilir.
  • Emziren anneler yemeklerinizde mutlaka iyotlu tuz kullanmaya çalışın. Ama tuz miktarını ölçülü kullanmaya dikkat edin.
  • Günde en az 3 posa meyve tüketmeye çalışın. Ayrıca bol sebzeli yemeklerle beslenin.
  • Bu dönemde de gebelikte olduğu gibi canınız tatlı çekebilir. Bunun için mutlaka şeker ya da işlenmiş gıdalar yerine pekmez ya da pekmez ile tatlandırılmış meyveler tercih etmeniz gerekmektedir.
  • En önemli süt arttırıcı madde sudur. Yani yeterli miktarda vücudunuza sıvı alırsanız eğer, yeterli düzeyde de süt üretiminiz olacaktır. Emziren bir anne günde en az 8- 12 bardak su içmelidir. Ayrıca suyun yanında içerdiği C vitamini sebebiyle taze sıkılmış meyve suları ya da kalsiyum desteği ile süt de tercih edebilirsiniz.
  • Yapılan araştırmalarda yenilen sarımsak, soğan ve aşırı baharat kullanan bir annenin sütünün tadını değiştirebildiği gözlemlenmiştir. Bu önemli bir maddedir. Çünkü , bazı bebekler bu tür gıdaların tüketiminden sonra emmeyi reddedebilir ya da gaz problemi yaşayabilir, fakat bazılarında ise hiçbir olumsuz etki olmayabilir.

Yani kısaca maddeleri özetlersek eğer;
  • İlk ay zayıflamaya çalışılmamalı,
  • Gaz yapan besinlerden uzak durulmalı,
  • İyotlu tuz kullanılmalı,
  • Kuru meyve ve kuruyemişler ara öğünlerde ölçülü tüketilmeli,
  • Her emzirmede bir bardak su içmeli,
  • Bol sebze ve meyve tüketmeli,
  • Haftada iki defa balık yemeli,
  • Düzenli protein tüketmeli,
  • Et,süt,peynir,yoğurt ,yumurta,baklagil ve tahıl ile beslenmelisiniz.

ÇOCUĞUNUZ GECE NEDEN UYANIYOR?

En iyi uyku saati, Gece sık uyanan bebek, Gece sık uyanan bebekler, 2 yaş sendromu uyku, Uyku saatleri, Gece sık uyanma, Çocuklarda uyku sorunu, GE, Ö,
Yeni yürümeye başlayan ve normalde geceleri sorunsuzca uyuyan küçük çocuklar geceleri uyumamaya başladığında bakımları aileler için daha zorlayıcı olabilir. Buna yürümeye başlayanlarda uyku gerilmesi denir ve bu sorun hem ebeveynleri hem de küçük çocukları yorgun düşürür.

Yeni yürümeye başlamış çocuklarınızı yatmadan önce yeterince ayakta tuttuğunuzdan emin olun ve onları mümkün olduğu kadar bir uyku düzeni içinde tutun. Hasta oldukları için veya diş çıkarmaya başladıkları için çocuğunuzun uykuları hepten kaçabilir. Bu yüzden diş çıkarma sürecini daha rahat atlatmak için vereceğimiz ipuçlarını deneyin.

Normal süper bir şekilde uyanın çocuğunuzun aniden gece baykuşuna dönüşmesine neden olan ufak belli başlı nedenler vardır, endişelenmeyin. Çocuğunuzun uyanmasının sebebi ne olursa olsun, bunun çok uzun sürmeyeceğinden emin olabilirsiniz. Sabırlı olur ve yöntemlerinizde tutarlı olursanız uyku düzenindeki bu küçük karışıklık çok yakında ortadan kalkacaktır. Gece uyanmalarının ortadan kalkmasına yardımcı olmak için neler yapabileceğinizi birkaç bölümle derledik.

ÇOCUĞUM GECELERİ NEDEN UYUMUYOR?

1) Aşırı Yorgunluk
Kulağınıza saçma geldiğini biliyorum ancak bebeğin aşırı derecede yorulması gece uykusunda büyük bozulmalara neden olabilir. Öğleden sonraları uyumayı reddeden veya çok geç yattığınız çocuklar yoruldukları için iyi bir gece uykusu almakta zorlanabilirler.

Ne Yapmalı?
Çocuğunuz biraz daha büyüdü diye kısa kestirmelere gerek kalmadığını veya daha geç yatmalarına izin verme zamanı geldiğini düşünmeyin, en önemli şeylerden biri de uyku saatleridir. Düzen, mükemmel uykunun sihirli anahtarıdır. Bu nedenle bebeğinizin düzenli uyku uyumasını, düzenli günlük aktivitelerde bulunmasını ve yatma zamanlarına uymasını sağlayın. İdeal olarak önerilen en iyi uyku saati akşam 7'den sonrasıdır.

2) Hayatındaki Değişiklikler
Yürümeye başlayan çocuklar için yıllar boyunca devam eden pek çok yeni ve heyecan verici şey vardır; Aileye katılan yeni bir bebek, yeni bir eve taşınmak, tuvalet eğitimi, kreşe gitmek vb. Maalesef aileler bunların çocuğun uykusu üzerinde büyüt etkilere sahip olduğunu anlamıyorlar.

Ne yapmalı?
Anahtar kelime "hazırlık". Yeni değişikliklerden önce çocuğunuzla konuşun. Kitap ve oyunları kullanarak değişen şeylerde nelerin farklı olabileceğini anlamalarına yardımcı olun. Sevgi ve güven duygusu ile zaman içinde çocuğunuz değişimlere alışacak ve sorun çözülecektir.

3) Ayrılma Korkusu
Bu sorun küçük çocuklarda sıklıkla ortaya çıkan ve sonraları kaybolan şeylerden biridir, biraz zaman, sabır ve güven duygusu aşılama ile kolayca üstesinden gelinebilir. Bu sorun genellikle hayatlarında bir değişiklik olduğunda ya da kabuslar görmeye veya gece korkuları yaşamaya başladıklarında ortaya çıkar.

Ne yapmalı?
Çocuğunuz odayı uyku saatlerinde veya yatak saatlerinde terk ederken ağlarsa, oturmuş hissetmelerine yardımcı olmak için her zaman ve tekrar tekrar onlara giderek güvence sunun. Sakinleşinceye kadar ellerini tutarken veya bir süre okşayarak yanlarında otururken onları yatağında veya yatağında tutmaya çalışın. Her gece, yatağından uzağa ve daha uzağa gitmeye başlayın, sonunda kapıdasınız, sonra koridordasınız. Etrafta olduklarını bilmelerine yardımcı olurken aynı zamanda yataklarında kendilerini güvende ve mutlu hissetmelerini sağlamanın nazik bir yolu.

4) Geceleri Çarpabilecekleri Şeyler
Bebek karyolasından yeni bir yatağa taşınan çocuklar genellikle yeni uyku alanlarıyla mücadele ederler bu yüzden onları geceleri sizi ziyaret ederken bulabilirsiniz. Bazı çocuklar yataktan bile düşebilirler çünkü uykularında hareket ettiklerinde yatağın kenarlarını sarmayalayan ve bebeği koruyan bebek karyolasının sağladığı güvenlik yoktur.

Ne yapmalı?
Çok küçük bir etkileşim ile çocuğunuzu yatağına geri yatırın, bunu yaparken 'Uyku zamanı, hadi yatağına geri dön' gibi sözler söyleyin, onu rahatlatın ve yerine geri yatırın ancak uyumalarını beklemeyin. Çünkü bu siz olmadan uyuyamayacakları ya da yardımsız uyumanın zor olduğu gibi anlamlar yaratabilir. Yataklarına her götürdüğünüzde tek başlarına uyuyabileceklerini anlatarak onlara güven verin.

Yataktan düşen çocuklarınızı korumak için biraz daha büyüyüp düşme olasılıkları ortadan kalkana kadar bir yatak muhafazası yaptırın.

5) Gece Korkuları ve Kabuslar
Küçük çocuğunuz 2 yaşına yaklaştığında onların küçük hayal güçleri fikirlerin yaratıldığı bir istasyona dönüşür. Hayal gücündeki bu harika gelişim oyunlarını mükemmel kılsa da geceleri sorunlar yaşamalarına neden olabilir! Canavar ve karanlık korkuları veya onları ürküten gölgelerin hepsi hayal gücünden besleniyor.

Ne yapmalı?
Gece korkuları ve kabuslar genellikle tutarlı bir süreçtir yani aniden kaybolmaz. Bu sorunu küçük çocuğunuzun odası için bir gece lambası alarak engellemeye başlayabilirsiniz. Daha önceleri zifiri karanlıkta da uyuyor olabilirler ancak hayal güçlerinin gelişmesi onlarda yeni kaygılar yaratır. Bu kaygıların ortadan kaldırılması gerekir bu nedenle bir süre düşük ışıkla uyumalarına izin verin. Ayrıca bu ışık gece çocuğunuz uyandığında da fazla korkmasının yada bir yerlere çarpmasının önüne geçecektir.

Korku ögeleri içeren aile veya komşularla olan sohbetlerinizi çocuğunuz varken yapmayın, çocuğunuz yan odada bile olsa sizin konuşmalarınıza kulak verebilir, bunları hayal gücüyle harmanlayarak kendisine yeni korku kaynakları yaratabilir. Aynı şekilde kesinlikle yaşına uygun olmayan filmleri çocuğunuzun yanında izlemeyin!

Yürümeye başlayan çocuğunuzun odasının sakin ve güvenli olduğunu hissetmesini sağlayın, gerekirse yatakların altlarını yada sallanan perdeleri kontrol edin. Onları “saçma” olarak adlandırarak çocuğunuzun herhangi bir canavar düşüncesini küçümsemeyin.

Kabuslardan muzdarip olan küçük çocuğunuzu yatağında tutmaya çalışın ve bolca kucaklayarak bunun sadece bir rüya olduğuna dair ona güven verin. Sakinleşip kendilerini güvende hissetmedikçe yanlarından ayrılmayın. Üzücü bir deneyim olsa da kabus görmeleri tamamen normaldir, endişelenmeyin.

6) Açlık
Geceleri uyanmaya başlayan çocuğunuzun bu sürecinin bir diğer nedeni ise açlık olabilir. Geceleri hissettiği açlık sancısı uykudan kalkmasına neden olabilir.

Ne yapmalı?
Tıpkı bebekler gibi, küçük çocuklar da büyüdüklerinde daha fazla beslenmeleri gerekir. Yürümeye başlayan çocuğunuzun düzenli sağlıklı atıştırmalıklarla zengin ve dengeli bir diyet ile beslendiğinden emin olun.

Yatma vakti geldiğinde bir bardak süt işinizi kolaylaştıracaktır, onları rahatlatır ve daha durgun hissetmelerini sağlar. Yatma vakti beslemesini veya biberonunu yakın zamanda kestiyseniz çocuğunuza biberon yerine bir bardak süt verin, böylece çocuğunuza büyümeye başladığını hissettirme konusunda aşama kaydetmiş olacaksınız.

7) Diş Çıkarma
Çocuğunuzun diş çıkarıyor olması geceleri uyanma nedenlerinden biri olabilir. Dikkat edilmesi gereken belirtiler kırmızı, hassas diş etleri, kızarık yanaklar, genel sinirlilik veya ağız sulanmasıdır.

Ne yapmalı?
Çocuğunuz diş çıkarma sorunlarından dolayı uyanırsa kendi kendilerine tekrar uyumalarını bekleyin. Eğer uyumaz ise sakinleştirmesi için ona sarılın veya okşayın. Bu sorunun önüne geçmek için diş çıkarma halkaları, diş çıkarma jelleri, Parasetamol veya İbuprofen (özellikle küçük dozu olan çocuklar için tasarlanmıştır) kullanılması önerilir.